Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/10888 E. 2019/666 K. 22.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10888
KARAR NO : 2019/666
KARAR TARİHİ : 22.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine 15.07.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 27.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar tarihinde geçerli olan AAÜT tarifesi gereğince nisbi olarak hesaplanan 22.972,80TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine karar verilmiştir.
Hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 326. maddesi gereğince; Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
Somut olayda;
Davacıların dava dilekçesinde dava değerini 29.288,00TL olarak göstermiş olduğu, dava değeri olarak harçlandırılan bu miktar üzerinden davalılar lehine 3.514,56TL nispi vekalet ücreti takdiri gerekirken fazla vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
Ancak, bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nın 438/7. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün 4. fıkrasında “taktir olunan” kelimelerinden sonra gelen “22.972,80TL” rakamı çıkarılarak yerine “3.514,56TL” rakamının eklenmesine, hükmün HUMK’nun 438/7. maddesi gereğince DEĞİŞTİRİLMİŞ ve DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.01.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

(Muhalif) (Muhalif)

Karşı Oy

Dava, inançlı işlem hukuksal sebebine dayalı tapu iptal ve tescil işlemine ilişkindir.
Davacılar, taşınmazın dava dışı …, davalıların murisi … ile birlikte dört kardeşin bedelini ödeyerek …’tan satın alındığını, tapunun davalıların murisi … adına tescil edildiğini, 14.03.1999 tarihli protokol ile dükkanın dört kardeşe ait olduğu konusunda anlaştıkları halde tapuda devre yanaşmadıklarından ¼’er oranda adlarına tapuya kayıt ve tescilini talep etmişlerdir.
Mahkemece, BK 213 ve TMK 706.maddeleri uyarınca, tapuda kayıtlı taşınmazın adi yazılı protokol ile devrini öngörmesinin hukukça korunmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere,olay ve olguları ileri sürmek taraflara ; hukuki nitelendirme mahkemeye aittir.(6100 sayılı HMK 33.madde)
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
Teoride, başkasına bir hak devreden tarafa inanan, bir hakkı devralan tarafa da inanılan denilmekte, inanılan tarafın elde ettiği hakkı, taraflarca güdülen amaç sona erince veya gerçekleşince inanana ya da üçüncü bir kişiye devretme taahhüdünü taşıyan sözleşmeye de inanç sözleşmesi denilmektedir. Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, … 1988, sh.560).
Yargısal kararlarda ise inançlı işlem, inanılan tarafın elde ettiği hakkı, taraflarca güdülen amaç sona erdikten veya belirli bir süre geçtikten sonra inanana veya üçüncü kişiye devretme taahhüdünü içeren bir anlaşma olarak tarif edilmiştir (HGK, 13.5.1992 gün ve 1992/14-249 E, 1992/323 K).
İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Davacılar, tapu maliki olan davalılar murisinin inkar edilmeyen imzasının da bulunduğu 14.03.1999 tarihli belgeye dayanmışlardır.
Adı geçen belgede iki husus kararlaştırılmıştır. Birincisi, uyuşmazlık konusu dükkanın tapuda … adına kayıtlı olsa da 4 kardeşe ait olduğu ; bir diğer husus ise dükkanın …’ya devredileceği imza altına alınmıştır.
İmza ve içeriği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan bu belge inanç sözleşmesinin varlığını kabul etmeye yeterlidir. Bu belgenin, tapudan resmi şekilde yapıldığı 1992 tarihinden sonra düzenlenmesinin bir önemi yoktur. Çünkü 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında böyle bir kısıtlama bulunmamaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının yorum yolu ile genişletilerek bir taraf aleyhine durum yaratılması da İçtihadı Birleştirme Kararı ile amaçlanan sonuca uygun düşmez.
Protokolle yazılı belgeye bağlanan inançlı işlem olgusunu mahkeme göz ardı etmiştir. Bunun yerine, bir diğer anlaşma konusu …’ya devredileceği hükmüne göre … veya mirasçıları tarafından açılan bir dava olmadığına halde mahkemece bu hususun yargılama konusu yapılarak hükme konu edilmesi doğru bulunmamıştır. Kaldı ki, bu hükmün tapulu taşınmazın devrini resmi şekilde düzenlenmemesi nedeniyle geçersiz olduğu zaten tartışmasızdır. Kaldı ki, davamızın konusu da bu değildir.
Dava, dört kardeş arasında davalı dükkanın satın alındığı ve dördünün hak sahibi olduğuna ilişkin protokol hükmüne göre inançlı işlem kabulü ile davacılar adına tescili istemidir. İnançlı işlem, yazılı belge ile ispatlandığına göre davacıların talebi gibi karar verilmesi gerekirken hatalı nitelendirme ve tarafların dayanmadığı olguya dayanarak davanın reddine ilişkin kararın bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyoruz.