Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/10424 E. 2017/1937 K. 13.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10424
KARAR NO : 2017/1937
KARAR TARİHİ : 13.03.2017

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.01.2007 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi, davalılardan Hazine vekili ile … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dairemizin 17.03.2016 günlü mahalline iade kararı sonrası dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davaya konu 2371 ada 2 parsel sayılı taşınmazda taraflarla birlikte malik olduklarını, taşınmazın bölünmesinin mümkün olmadığını belirterek ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Bir kısım davalılar davayı kabul etmediklerini belirterek ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü davalı Hazine vekili ile davalılardan … temyiz etmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. HMK’nın 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun;
1- “Bilinen Adreste Tebligat” kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.”,
2- “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” kenar başlıklı 21. maddesinde, “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.”,
3- “Yaş ve ehliyet şartı” kenar başlıklı 22. maddesinde, “Muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması lazımdır.”,
4- “Tebellüğ edecek şahsın hasım olması” kenar başlıklı 39.maddesinde, “Bu kanun hükümlerine göre kendilerine tebliğ yapılması caiz olan kimselerin o davada hasım olarak alakaları varsa muhatap namına kendilerine tebliğ yapılamaz.”,
II- Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin;
“Muhatabın geçici olarak başka yere gitmesi” kenar başlıklı 29. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında, “(1) 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.
(2) Bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları ve tebliğ evrakını kabul etmemeleri durumunda, tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve teslim ettiği kişinin adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştırır.”,
Hükümlerine yer verilmiştir.
Somut olaya gelince; dava dilekçesinin, davalılar … ile …’nın 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 39. maddesine aykırı olarak adreslerinde kendileriyle birlikte oturan davadaki hasımlarına tebliğ edildiği gibi tebligat parçalarına adreste bulunmama nedenleri ile Tebligat Kanununun 22. maddesi uyarınca tebligat yapılan kişilerin ehil ve reşit olduklarına ilişkin şerhin yazılmadığı, bu nedenle bu tebligatların usulüne uygun olmadığı; davalılar … ile …’e dava dilekçesinin tebliğine ilişkin tebligat parçalarına, kendileri adına tebligat yapılan kişilerin ehil ve reşit olup olmadıklarına ilişkin şerhin yazılmadığı anlaşıldığından bahsi geçen bu tebligatların da usulüne uygun olmadığı; davalılardan …’in ise yargılama sırasında 05.02.2010 tarihinde öldüğü ve mirasçıları davaya dahil edilmeden hüküm verildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, yukarıda değinilen hususlar gözetilmeksizin, usulüne uygun tebligat yapılmadan ve usulünce taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek sonuca gidilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin yatırılan harıcın istek halinde yatırana iadesine, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.