YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10322
KARAR NO : 2019/328
KARAR TARİHİ : 14.01.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.04.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin 921 parsel sayılı taşınmazda 25/28 oranında paydaş olduğunu; söz konusu taşınmazda davalının 29.03.2011 tarihinde 12.000,00TL’ye 3/28 oranında pay satın aldığını, bu satış işleminin yasal süre içerisinde bildirilmediğini ileri sürerek önalım hakkı nedeniyle davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taşınmazın fiilen taksim edildiğini, taşınmazın değerlendiğini ve harca esas değerin 100.000,00TL olması gerektiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olaya gelince; her ne kadar davalı hissesine karşılık keşifte belirlenen 101.281,65TL bedel ile 541,00TL tapu masrafı olmak üzere toplam 101.822,65TL’nin davacı tarafından gelecek celseye kadar yatırılmasına ilişkin mahkemece 09.07.2015 tarihinde ihtaratlı kesin süre verilip, söz konusu bedel ihtar edilen sürede davacı tarafça Mahkeme veznesine depo edilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmişse de, “kişi, kendi muvazaasına dayanamaz.” ilkesi gereği, davalının söz konusu payın bedelinin tapuda gösterilen bedelden daha yüksek olduğu savunması dinlenmeksizin, mahkemece önalım davalarında yapılması gereken işlemlerin yapılması, ondan sonra önalım hakkının kullandırılması gerekmektedir.
O halde, davacıya 29.03.2011 tarihli resmi senetteki satım bedelini ve alıcının ödediği harç ve masrafları depo etmesi için yeterli süre verilerek bu bedelin yatırılması halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.