Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/10159 E. 2019/288 K. 14.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10159
KARAR NO : 2019/288
KARAR TARİHİ : 14.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 18.02.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal, maddi ve manevi tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 13.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi, kal, maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin …, 316 ada 82 parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 numaralı bağımsız bölümün maliki olduğunu, bu binada ayrıca davacının eşine ve annesine ait bir kısım bağımsız bölümlerin bulunduğunu, davalıların 83 parsel sayılı taşınmazda bulunan binada bağımsız bölüm malikleri olduğunu, davalıların binasının 82 parsel sayılı taşınmaza bakan kuzey cephesinde tuğladan örülü kalorifer bacasının bulunduğunu, kış mevsimi boyunca bu bacadan çıkan duman, toz, kül ve partiküllerin katlanılmaz miktarda olduğunu, her yıl binanın dış cephesine bakım yapıldığını, 83 parsel sayılı taşınmazdaki yapının ruhsatının … 1. İdare Mahkemesinin 2007/861 Esas, 2008/781 Karar sayılı ilamı ile iptal edildiğini, Danıştay 6. Hukuk Dairesinin 2008/7461 Esas, 2010/7509 Karar sayılı ilamı ile onandığını, dava konusu bacanın varlığının komşuluk hukukuna aykırı olduğu iddiasıyla bacanın kal’i suretiyle elatmasının önlenmesine, davacı lehine maddi ve manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Bir kısım davalılar, dava konusu bacanın standartlara uygun yapıldığını, yüksek kalitede kömür kullanıldığını, kalorifer kazanında duman tutucu bulunduğunu, düzenli bakım ve temizlik yapıldığını, 82 parseldeki binanın kaçak yapıldığını, imar affından yararlanarak davacının ikamet ettiği binanın imara uygun duruma getirildiğini, açılan davanın kötüniyetli olduğunu ve davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın, kısmen kabulüne kısmen reddine, 316 ada 83 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan bacanın kaldırılmasına, bu şekilde vaki tecavüzün önlenmesine, manevi tazminat isteminin kabulüne, maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.
1-Somut uyuşmazlıkta, gerekçeli karar hükmü temyiz eden davalılardan … ve …’a 06.05.2014, … ve …’ye 05.05.2014, …’e 08.05.2014, …, …, …, … ve …’ye 02.05.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, hüküm 15 günlük yasal süre geçirildikten sonra 26.05.2014 tarihinde temyiz edilmiştir.
HUMK’nun 432/4. maddesi ve 01.06.1990 tarihli ve 3/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince süresi geçirilen temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2- Diğer davalıların temyiz istemine gelince;
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır. Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengeleri gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Diğer taraftan, davalının kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının ruhsatsız olduğu, imara aykırı bulunduğu ileri sürülüp, TMK’nun 737. maddesi uyarınca yıkım ve eski hale getirme istenemez. Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın doğması da şarttır. Salt imara aykırılık, idari mercileri ve idare mahkemelerini ilgilendiren bir husustur.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonucunda davalının kendi taşınmazı içerisine yapmış olduğu yapı nedeniyle bir zararın doğmuş olduğu belirlendiği takdirde davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece davalılara ait bacanın komşuluk hukuku ilkelerine aykırılık oluşturup oluşturmadığı yönünden dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde keşif yapılmış, bilirkişiler inşaat mühendisi, çevre mühendisi ve hukukçu tarafından ibraz edilen 19/12/2011 tarihli ayrıntılı rapor ile dava konusu bacanın ve kalorifer kazanının durumu, konumu belirlenmiş, çevreye daha az zarar verebilmesi için alınması gerekli olan önlemler bildirilmiştir. 24.04.2012 tarihinde makine mühendisi refakatiyle yapılan keşif sonucunda, dosyaya sunulan 03.05.2012 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu tuğladan örülü bacanın kullanılmadığı, dava konusu bacanın karşı yönünde davalıların binasının güney cephesinde çelik bacanın yapıldığı tespit edilmiştir. Mahkemece 2 inşaat bilirkişi ve fen bilirkişisi refakatiyle yapılan 17.05.2013 tarihli 3. keşifte yıkılması istenen bacanın aynı yerde durduğu ve yeni bacaya bağlı … dairesinin yaptırılmış olduğu gözlemlenmiş, dosyaya ibraz edilen 28.05.2013 tarihli fen bilirkişisi raporunda, dava konusu bacanın davacının parselinin sınırına 1,95 m uzaklıkta bulunduğu tespit edilmiştir. Mahkemece bacanın imara aykırı olması nedeniyle kaldırılmasına, mevcut tecavüzün önlenmesine karar verilmiştir. Bu tür davalarda binanın ruhsatlı olup olmadığı dikkate alınmaz, davacıya zarar verip vermediği araştırılmalıdır. Yapılan yargılamada davalıların bacasının davacıya zarar verdiği tespit edilmiştir. Yargılama sırasında davalılarca binalarının diğer cephesinde çelik baca yapılmış, davalıların dava konusu tuğla bacayı kullanmadıkları saptanmıştır. Bu durumda dava konusuz kaldığından talep hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle; bir kısım davalıların temyiz dilekçesinin reddine, 2. bent uyarınca diğer davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.01.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.