Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/10138 E. 2018/8849 K. 11.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10138
KARAR NO : 2018/8849
KARAR TARİHİ : 11.12.2018

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.10.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 30.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı Hazine vekili, 1509 (3060) parsel sayılı, 134 m2’lik taşınmazın ekli krokide gösterilen 18,97 m2’lik kısmının devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde … Büyükşehir Belediyesi adına ihdasen tescil edilerek, adı geçen belediyece yapılan imar uygulaması sonucu kamu alanında kullanılmak üzere terkin edildiğini, bu ihdas parselinin anılan miktarı üzerine de 4898 ada 2 sayılı imar parselinin oluşturulduğunu; ancak, belirtilen şuyulandırma işleminin ve öncesinde aynı bölgede … Belediyesince yapılmış olan 37 No’lu imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek 4898 ada 2 parsel sayılı taşınmazın binmeli alana isabet eden 18,97 m2’lik kısmının tapu kaydının iptali ve kök parsele geri dönüşümünü teminen Hazine adına tescil ile tapu kayıtlarının eski hale iadesinin sağlanmasını istemiştir. Hazine vekili 09.02.2015 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesinde taşınmazın 4898 ada 2 parsel olarak belirtilmesine rağmen dava dilekçesi ve eki belgelerden anlaşılacağı üzere 4898 ada 3 parsel sayılı taşınmazın binmeli alana isabet eden 18,97 m2’lik kısmının tapu kaydının iptali ve kök parsele geri dönüşümünü teminen Hazine adına tescil ile tapu kayıtlarının eski hale iadesinin sağlanmasının istenildiğini belirtmiştir.
Davalı Belediyeler vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. İmar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK’nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ayrıca; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2 maddesinde öngörülen belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet kanun gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazinenin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Kanun ile ilga edilmiş ise de bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerektiği açıktır. Ayrıca kapanmış yollar bakımından da 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; … Belediyesi tarafından yapılan 37 no’lu imar düzenlemesi ile sonrasında … Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı şuyulandırma işlemlerinin idari yargı yerinde iptal edildiği bilinmekte olup, 24.02.2015 tarihinde yapılan keşif sonucu alınan fen bilirkişi raporunda; dava konusu yerin tescil harici dağlık, taşlık ve uçurumda kaldığı, 1509 parsel sayılı taşınmazın tescil beyannamesinin düşünceler kısmında 186 No’lu parselin yola terkininden oluştuğu belirtilmiş ise de bu ifadenin yanlış olduğu, 134,00 m2’lik alana sahip 1509 parsel sayılı taşınmazın tamamının tescil harici alanda kaldığı dava konusu 1509 parsel sayılı taşınmazın, 09.08.2007 tarih, 19754 yevmiye ile arsa vasıflı olarak … Büyükşehir Belediyesi adına 134,00 m2’lik yüzölçümü ile tescil edildiği, 03.07.2003 tarihinde 775 sayılı Kanununun 3. maddesi iptal edildiğinden dolayı dava konusu taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olmadığı belirtilmiş ise de 775 sayılı Yasanın mülga 3. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği bakımından yeterli araştırma ve soruşturma da yapılmadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan dava konusu 19m2’lik yerin … Büyükşehir Belediyesince yapılan 2. uygulama ile 4898 ada 3 parsel sayılı taşınmaz sınırlarında kaldığı krokide gösterilmek suretiyle belirtilmiştir.
O halde; bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde sırf dava konusu taşınmazın, 775 sayılı kanunun 3. maddesinin iptal tarihi olan 03.07.2003 tarihinden sonra tescil edilmesinin taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hakkında tek başına bir anlam ifade etmeyeceği gözetilerek 775 sayılı Yasanın mülga 3. maddesinin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka bir ifadeyle dava konusu taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığının açık bir şekilde saptanması, 4898 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı dosya arasına alındıktan sonra HMK’nin 124. Maddesi gereği tapu kayıt malikinin davaya dahil edilerek savunma ve delilleri toplanıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 11.12.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.