Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/10121 E. 2019/1221 K. 13.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10121
KARAR NO : 2019/1221
KARAR TARİHİ : 13.02.2019

14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 22.09.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_ K A R A R _

Davacı, tapu kaydı ve zilyetliğe dayanarak maliki olduğu taşınmazların bir kısmının ham toprak olarak bir kısmının da mera olarak tespit edildiğini, ileri sürerek 108 ada 2, 20 parsel, 124 ada 77 parsel, 113 ada 28, 34, 39 ve 112 ada 2 parsel sayılı taşınmazların tapularının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmü taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.
1-Davacı bir kısım taşınmazlar için muris babası … adına hükmen tescil edilen 18.11.1976 tarih 43, 44, 45, 46 sayılı tapu kaydına dayanmıştır. Bu nedenle mahkemece murisin mirasçılık belgesine göre dava dışı bir kısım mirasçılar davaya katılmışlardır. Ancak, mirasçılık belgesi incelendiğinde mirasçılardan …’nun davada yer almadığı anlaşılmaktadır. Anılan davalının usulüne uygun davada yer alması, taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru değildir.
2-Davacı, dava konusu 77 parsel sayılı taşınmazın bir kısmını uzun yıllar kullandığını belirterek zilyetliğe dayalı olarak adına tescilini istemiştir. Mahkemece uzun yıllar davacı tarafından tarla ve çayır olarak kullanıldığı anlaşılan 7737,28 m2 yerin davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Mahallinde yapılan keşif sonucu alınan fen bilirkişi raporu incelendiğinde tesciline karar verilen yerin dört tarafının mera olduğu, taşınmazın meradan bozma olduğu ve tescilinin mera bütünlüğünü bozduğu anlaşılmaktadır. Mera Kanunu 4 maddesinde belirtildiği gibi mera, yaylak ve kışlaklar zilyetlikle edinilemez, özel mülkiyete geçirilemez. Bu nedenle bu parsele yönelik davanın reddi gerekir iken kabulü doğru görülmemiştir.
3-Öte yandan dava konusu 108 ada 2 parsel sayılı taşınmaz kadastro çalışmaları sonunda ham toprak vasfı ile 28.07.2006 tarihinde Hazine adına tespit edilmişken mahkemece davacı adına tesciline karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama sağlıklı bir sonuca ulaşmak için yeterli değildir. Mahkemece 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve17 ve TMK’nin 713/1 maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı araştırılmamıştır. Bu nedenle dava konusu taşınmazın başında yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve taraf tanıkları HUMK’nun 259. maddesi hükmü uyarınca yeniden dinlenmeli, bu yerin öncesi itibariyle niteliği, imar ve ihyaya elverişli olup olmadığı, davacı tarafından imar ve ihya edilip edilmediği, edilmiş ise ihyasının hangi tarihte tamamlandığı, özellikle o tarihten dava tarihine kadar, kanunda belirtilen sürenin geçip geçmediği araştırılmalı; ayrıca, varsa yöreye ait orman tahdit haritası, memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planlarının, komşu taşınmazlara revizyon gören tapu kayıtlarının getirtilmesi, orman, ziraat, mühendisi ve fen memuru veya harita mühendisi marifeti ile mahalline uygulanması bilirkişilerden denetime elverişli raporlar alınması; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17. maddedeki tüm şartlar araştırılarak, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.