Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/10052 E. 2019/4252 K. 13.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10052
KARAR NO : 2019/4252
KARAR TARİHİ : 13.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı- karşı davalı vekili tarafından, davalı- karşı davacı aleyhine 22.07.2013 gününde davalı- karşı davacı vekili, tarafından, davacı- karşı davalı aleyhine 26.08.2013 gününde verilen dilekçeler ile asıl davada tapu iptali ve tescil, karşı davada ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptali talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne, karşı davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 24.02.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı- karşı davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı-karşı davalı vekili, davacı ve davalının murisi olan anneleri …’ın …. Noterliğinin 15.04.2011 tarih ve 3677 yevmiye sayılı ölünceye kadar bakım sözleşmesi gereğince, 17 adet taşınmazdaki hak ve hisselerini ölünceye kadar bakması karşılığında kendisine verdiğini, bakım borcunu yerine getirdiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur.
Davalı-karşı davacı vekili, …’ın bakıma ihtiyacı bulunmadığını, taşınmazlarının geliri ile geçimini sağladığını, yapılan sözleşmenin davalıdan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, taşınmazlar ile yapılan hizmet arasında mukayese yapılamadığını, sözleşme şartlarının bulunmaması nedeniyle tapu iptal ve tascil davasının reddini, karşı davada şartları mevcut bulunmayan Hendek Noterliğinin 15.04.2011 tarih ve 3677 yevmiye sayılı ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı-karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 611. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan Kanunun 612. ve Türk Medeni Kanununun 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulması mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2008 tarihli ve 2008/14-70 2008/104 sayılı Kararı)
Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.
Bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla sözleşmenin feshini isteme hakkı, bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan, bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması bu davada dinlenemez.
Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanılarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir
Ölünceye kadar bakma akdinin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın bütün mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olayda; davacı ile bakım alacaklısı annesi … arasında 15.04.2011 tarihli ölünceye kadar bakım sözleşmesi düzenlenmiş, 101 ada 196, 49, 41, 129, 59, 68, 170, 172, 174, 175, 176 ve 113 parsel sayılı, 102 ada 20 ve 21 parsel sayılı, 1600 parsel sayılı taşınmazlardaki murise ait tüm hak ve hisseler davacıya bırakılmıştır. Bakım alacaklısı muris …’ın ölüm tarihi 02.01.2013 olup, geriye mirasçı olarak davalı … ve davacı … kalmıştır. Mahkemece, murisin dava konusu Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesine konu taşınmazlar dışında başkaca taşınmazının, malvarlığının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Davalı, sözleşmenin bakım alacaklısı tarafından bakıp gözetilme amacıyla değil mirasçılarından mal kaçırma amacıyla düzenlendiğini iddia ettiğinden, mahkemece tarafların gerçek iradelerinin açıklığa kavuşturulması bakımından, sözleşme tarihindeki murisin elinde bulunan malvarlığının tespit edilecek miktarı ile temlik edilen malın bütün mamelekine oranı dikkate alınarak ölünceye kadar bakım sözleşmesine konu edilen taşınmazların makul olarak değerlendirilebilecek miktarı aşıp aşmadığının 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kararı uyarınca, muris muvazaası ilkelerine uygun olarak yeterli araştırma ve inceleme yapılıp, toplanan ve toplanacak olan deliller ile birlikte dinlenen taraf tanıklarının beyanları değerlendirilerek, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin terekeden mal kaçırma amaçlı değil, gerçekten murisin bakımını sağlamak amacıyla düzenlenip düzenlenmediği araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, dava konusu 101 ada 196, 49, 41, 129, 59, 172, 174, 175, ve 113 parsel sayılı, 102 ada 20 ve 21 parsel sayılı, 1600 parsel sayılı taşınmazların muris adına 1/4 hissenin kayıtlı olduğu, dava konusu 101 ada 170 ve 176 parsel sayılı taşınmazlarda murisin tam malik olduğu, yine 101 ada 68 parselde ise muris adına 1/6 hissenin kayıtlı olduğu anlaşılmakla davalı-karşı davacıya muris …’ın hisselerinin doğrultusunda hesaplanarak harcın tamamlattırılması gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.