Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2015/9472 E. 2015/9900 K. 05.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9472
KARAR NO : 2015/9900
KARAR TARİHİ : 05.11.2015

MAHKEMESİ : Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/02/2015
NUMARASI : 2014/1295-2015/337

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 08.12.2011 gününde verilen dilekçe ile baz istasyonunun kaldırılması istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26.02.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak verilmiş olan karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.11.2015 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davada, insan sağlığına ve çevreye zarar verildiği iddiası ile GSM şirketine ait baz istasyonunun kaldırılması istenilmiş, mahkemece baz istasyonunun kaldırılması yönünde karar verilmiş, işbu kararın temyizi üzerine Dairemiz; ilgili yönetmelik hükümlerine uygun şekilde bilirkişi heyeti oluşturulması ve bu heyet marifetiyle baz istasyonunun yönetmeliğe uygun olarak kurulup kurulmadığının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekçesiyle hükmü bozmuş; mahkemece, bozma ilamına uyularak oluşturulan bilirkişi heyeti inceleme raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.Öncelikle, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, baz istasyonunun yönetmelikte belirtilen limit değerler içerisinde kurulup işletildiği tespit edilmiş ise de bu limit değerlerin bilimsel geçerliliği tartışılmamış insan sağlığı ve çevreye olası etkileri de tam olarak saptanmamıştır.
Bundan ayrı olarak; “Elektronik Haberleşme Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddetinin Uluslararası Standartlarına Göre Maruziyet Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Kontrolü ve Denetimi Hakkında Yönetmelik”in Elektromanyetik Alan Şiddeti Limit Değerleri başlıklı 16. maddesi, Danıştay 13. Dairesinin; 22.05.2015 gün ve 2011/2352 E.- 2015/1943 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Yüksek Daire iptal gerekçesinde özetle; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 8.12.2011 günlü, 2011/12421 E.- 2012/2536 K. Sayılı (dosyasında hükme esas alınan) bilirkişiler raporuna atıfla; halk sağlığı açısından ilgili yönetmelik değerlerinin gerekli korumayı sağlayan bilimsel kesinliği olan bir değer olarak ele alınamayacağı, sürdürülen çalışmaların tamamlandığında kanser gibi süreğen hastalıklara yol açabileceğiyle ilgili güvenilir sonuçlara varılacak olursa geri dönük bir telafisinin mümkün olmadığı, bütün bu nedenlerle (RF) ortamından olumsuz etkileneceği kuşkusu duyulan kişilerin olması durumunda baz istasyonlarının o yerde kurulmaması gerektiği, ihtiyatlılık ilkesi gereğince baz istasyonlarının toplum sağlığına zararlı olabileceği yönünde değerlendirmeler yapıldığı belirtilmiştir.
Yine sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının bir gereği olarak, çevre ve insan sağlığına ilişkin ciddi ve geri dönüştürülemez tehlikelerin bulunduğu durumlarda, tam bilimsel kesinlik bulunmamasına rağmen gerekli tedbirlerin alınması zorunluluğunu ifade eden ihtiyat ilkesine ve uluslararası standartlara temkinli yaklaşılması gereğine işaretle bu kapsamda diğer ülke uygulamaları da dikkate alınarak belirlenmeyen sınır değerlere ilişkin dava konusu yönetmelik maddesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Denilerek iptal kararı verilmiştir.
Dairemiz çoğunluğu tarafından baz istasyonunun yönetmelik hükümlerine uygun kurulmuş ve işletilmekte olduğu böylece insan sağlığına ve çevreye olası zararlarının olmadığı benimsenerek men’i müdahale ve kal istemleri kabul edilmemiş, yerel mahkeme kararı onanmıştır.
Gerekçesi yukarıda kısaca özetlenen Danıştay Yüksek 13. Dairesinin yönetmeliğin ilgili maddesini iptal etmiş olması karşısında yerel mahkemenin hükmüne esas bilirkişi raporunun hukuken bağlayıcılığı kalmadığı gibi kararın da yönetmelik bazında hukuki dayanağı ortadan kalkmıştır.
Bu durumda hukuki dayanaktan yoksun yerel makeme kararının bozulması gerekirken onanmış olması usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Diğer taraftan yönetmeliğin ilgili hükümlerinin iptal gerekçesinde açıkça vurgulandığı ve benimsendiği üzere; yönetmelikte insanların geçici veya sürekli ikamet ettikleri yer sınırlarının bitiminden itibaren, önceki yönetmelikte yer aldığı gibi “güvenlik koridoruna” bu yönetmelikte yer verilmediği dolayısı ile insan ve çevre sağlığının korunmasına ilişkin gerekli tedbirlerin alınmadığı anlaşılmaktadır.
Bunun yanında, Dünya Sağlık Örgütü’nce cep telefonu kullanmaları tavsiye edilmeyen 16 yaşından küçük çocukların bulunduğu çocuk parklarına yönelik olarak yönetmelikte düzenleme yapılmamış küçük çocukların sağlığı korumasız bırakılarak tehlikeye açık hale getirilmiştir.
G….Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı Laboratuvar ve Biyofizik Anabilim Dalı bünyesinde kurulmuş olan Gazi Non – İyonizan Radyasyondan Korunma Merkezinde yapılan bilimsel çalışmalarda; baz istasyonu, cep telefonu, kablosuz internet gibi sistemlerden kaynaklı 900 ve 1800 mHz Radyo Frekans (RF) alanların saç kökü hücrelerinde DNA kırığına, kan beyin bariyeri geçirgenliğinde önemli derecede artışa, serbest radikal oluşumunda yükselmeye neden olduğu, DNA yapısında değişimlere yol açabileceği, programlanmış hücre ölümlerini arttırabileceği en önemlisi de gelişim süreci devam eden çocuk gruplarında %80 daha fazla RF soğurulduğu böylece beyin delta dalgasını değiştirdiği, hamileler ve yeni doğanlarda ve çocuklarında işitme tarama testlerinde önemli değişimlere yol açtığı bilimsel olarak saptanmıştır.
Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, Nisan 2011’de baz istasyonu gibi sistemlerden yayılan Radyo Frenkans Radyasyonunu, 2B sınıfı karsinojen kabul etmiştir.
Türkiye’de kurulu baz istasyonlarında yönetmelik değerlerinin aşılmadığı mahkemelerce yapılan keşif ve bilirkişi raporlarıyla saptanmış ise de Gazi Biyofizik ve GNRK merkezi, söz konusu limit değerlerin insan ve çevre sağlığında yeterli koruma sağlayamadığını açıklamıştır. Birçok gelişmiş ülkenin, yönetmeliğin dayanağı ICNIRP limit değerlerini yüksek bulduğu daha düşük değerleri baz aldığı bilinmektedir. Örneğin, 900 mHz frekansı için ICNIRP 41 V/m’lik değer belirlediği halde Çin; 12 V/m’yi, İsveç; 4 V/m’yi, İsviçre; 3,88 V/m’yi, Macaristan, Rusya, Polonya ve Bulgaristan ise 6.14 V/m’yi sınır değer almıştır.
Yönetmeliğin, 2001 yılında mevcut 4 operatör kaynaklı limit değerlerinin, 70 kg. Ağırlığında 1,70 cm boyunda sağlıklı bir erkek bazında kabul edildiği, oysa toplumda hamileler, çocuklar ve bağışıklık sistemi zayıf hasta ve yaşlılar bulunduğu gerçeği gözardı edilmiştir. Bugün için aradan yaklaşık 14-15 yıl geçmiş olup, son 10 yılda baz istasyonu, cep telefonu, kablosuz iletişim sistemleri gibi teknolojilerin çığ gibi büyüdüğü ve bu oranda RF radyasyonun olumsuz etkisnin arttığı buna rağmen yönetmeliğin ilk yayımlandığı 12.07.2001 tarihinden bu yana sınır değerlerde olumlu bir değişikliğe gidilmediği anlaşılmaktadır.
Oysa, 1982 Anayasa’sının 17. maddesinde “Yaşama Hakkı”, yine 56. maddesinde “Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması” başlıkları altında yapılan düzenlemelerin “insan sağlığı ve yaşama hakkı” olarak diğer temel haklar örneğin “haberleşme hürriyeti” karşısında birincil önceliğe haiz bulunduğu kabul edilmiştir. Diğer bir deyişle “yaşama hakkı” en kutsal ve öncelikli hak olup, tehdit ve tehlikeye maruz kalması halinde mülkiyet hakkı, haberleşme hakkı gibi haklardan önce gözetilmesi gerekir. Aksi halde yaşam hakkının tehlikede olduğu bir yerde diğer tüm hak ve hürriyetlerin hiçbir değeri kalmaz. Hiçbir hak insan hayatı kadar önemli ve öncelikli değildir.
Yine, Anayasımıza göre; herkes, yaşama, maddi-manevi varlığını koruma hakkına sahiptir. Devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla görevlidir. Herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını sağlamak bu kapsamda çevre sağlığını korumak, çevre kirlenmesini önlemek ve de çevreyi geliştirmek de Devlete ait bir yükümlülüktür.
Ayrıca, hukuksal bağlamda tehlike sorumluluğunda işletenin, kusurlu olduğunun ispatı gerekmez. Aksine kusursuz sorumluluk söz konusu olup, tüm dikkat ve özen gösterildiği halde “kaçınılmaz” şekilde zararın doğduğunu ispat yükü işletene aittir.
Tehlike sorumluluğu, en ağır kusursuz sorumluluk halidir. Öteki sorumluluk hallerinde olduğu gibi tehlike sorumluluğunda da üç halde illiyet bağı kesilebilir. Bunlar; mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve 3. kişinin kusurudur. Tehlike sorumluluğunda işleten, kendisinden beklenen istisnasız tüm özeni ve önlemi yerine getirdiği halde yine de sonuç değişmemiş ve zarar oluşmuş ise bu zarardan sorumlu tutulması hak ve adalet duygularıyla bağdaşmaz.
Somut uyuşmazlıkta çözümün, tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Buna göre işleten konumundaki davalının, baz istasyonunun insan ve çevre sağlığına verebileceği zarara karşı “önce insan” yaklaşımı ile “ihtiyat” ilkesine uygun olarak gerekli tüm dikkat, özen ve önlemi aldığını ve bunun gereğini eksiksiz olarak yerine getirdiğini ispatla yükümlüdür. Bu kapsamda öncelikle baz istasyonunu hiç olmazsa, insan ve çevre sağlığına en az zarar ihtimali olan bölgede konuçlandırması ve RF değerlerini asgari limitlerde tutması gerekir.
Nitekim, yakın zamana kadar bu tür uyuşmazlıklara bakan Yargıtay Yüksek 4. Hukuk Dairesinin ve sonrasında 1. Hukuk Dairesinin ve de Hukuk Genel Kurulunun bugüne kadarki yerleşik uygulamalarında uyuşmazlık, tehlike sorumluluğu kapsamında çözümlenerek; insan sağlığı ve çevrenin korunmasının birinci öncelik olduğu baz istasyonun daha uygun ve yerleşim çevresinden daha uzakta zarar vermeyecek şekilde konuçlandırılması gerektiği benimsenmiştir (Bkz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2006/2602 Esas, 2007/1532 Karar; 2008/1554 Esas, 2008/11727 Karar, 1. Hukuk Dairesinin, 2011/10808 Esas, 2011/12856 Karar; 2011/13746 Esas, 2011/12398 Karar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 2012/4-47 Esas, 2012/327 Karar; 2012/4-575 Esas, 2013/249 Karar).
Tüm bu açıklamalar ışığında baz istasyonlarının, insan ve çevre sağlığına ciddi ve geri dönüşü olmayan zarar tehdidi içerdiği gerçeği karşısında, yerel mahkemece vaki müdahalenin men’i ve kal’e karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmadığı halde sayın çoğunluk tarafından yönetmeliğin ilgili maddesinin iptal edimiş olması da değerlendirilmeden kararı onamış olması isabetli görülmemiş, bozma görüşünde olduğumuza dair karşı oy sunulmuştur.