Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2015/5046 E. 2015/4116 K. 14.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/5046
KARAR NO : 2015/4116
KARAR TARİHİ : 14.04.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 02.06.2011 gününde verilen dilekçe ile ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı … vekili ve duruşmasız temyizi davalı … v.d. vekili ile ayrı ayrı diğer davalılar tarafından istenilmekle tayin olunan 23.12.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı … vekili Av. … ile davalı … vekili Av. … ve davalı … vekili Av. … ile karşı taraftan davacı vekili Av. … geldi, başka gelen yok, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü beyanları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare Dairemizin 23.12.2014 günlü mahalline iade kararı sonrası dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı, … Noterliğinin 04.03.2003 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereğince 310 ada 23 parsel, 312 ada 13 parsel, 316 ada 4 parsel ile 1549 ada 20 parselde 1 ve 2 no’lu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalılardan …, sözleşmenin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar da davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 1549 ada 20 parsel 1 ve 2 no’lu bağımsız bölümler bakımından davanın reddine, 310 ada 23 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulü ile taşınmazın tapu kaydının iptali ve davacı adına tesciline, 312 ada 13 parsel ve 316 ada 4 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davacı adına yapılan tapuya tescil işleminin hukuka uygun olduğunun tespiti ve taraflar arasındaki muarazanın bu şekilde giderilmesine karar verilmiştir.

Hükmü, davalı … vekili, davalı … vekili, davalı … ile … vekili, davalı … ve davalı … temyiz etmiştir.
Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 511. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan kanunun 512. ve Türk Medeni Kanununun 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulması mümkün değildir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.2.2008 tarihli ve 2008/14-70 2008/104 sayılı Kararı)
Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.
Açılan davada bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması, sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan dinlenmez.
Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 01.04.1974 gün ve l/2 sayılı kararı olayda, uygulama yeri bulur. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;

1-Mahkeme kararı, hükmü temyiz eden davalı …’ye usulüne uygun olarak 26.03.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalının HUMK’nın 432/1’inci maddesinde yazılı onbeş günlük yasal süre geçirildikten sonra 30.04.2014 tarihinde hükmü temyiz ettiğine göre süresinde yapılmayan temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2-Diğer davalıların temyiz istemlerine gelince;
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin muvazaalı şekilde yapıldığının ileri sürülmesi her zaman mümkündür. Böyle bir iddia karşısında asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.
Somut olayda, davalılar bakım alacaklısı tarafından sözleşmenin bakıp gözetilme amacıyla değil mirasçılarından mal kaçırma amacıyla düzenlendiğini savunduklarından mahkemece tarafların gerçek iradelerinin açıklığa kavuşturulması bakımından yöntemine uygun inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
3-Diğer taraftan dava konusu 312 ada 13 parsel ve 316 ada 4 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davacı adına yapılan 28.10.2005 tarihli tapuya tescil işleminin hukuka uygun olduğunun tespitine ve taraflar arasındaki muarazanın bu şekilde giderilmesine karar verilmiş ise de davacı adına tescilin hukuka uygunluk durumunun bu taşınmazlar yönünden ayrıca açılacak tapu iptali ve tescil istemine ilişkin bir eda davasında iddia veya savunma olarak ileri sürülüp değerlendirilmesi gerekeceğinden davacının bu aşamada tespit isteminde hukuki yararı olmadığı gözetilmeksizin tespit hükmü kurulması da doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı …’nin süresinde olmayan temyiz isteminin REDDİNE, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, (2) ve (3) numaralı bentler uyarınca diğer davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar …, …, … ve …’e verilmesine, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.04.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.