Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2015/1646 E. 2015/4700 K. 27.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1646
KARAR NO : 2015/4700
KARAR TARİHİ : 27.04.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.03.2012 gününde verilen dilekçe ile mirastan feragat sözleşmesinin iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30.10.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine, 27.04.2015 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

_ K A R Ş I O Y Y A Z I S I _
Davacı, muris … ile … Noterliğinin 08.10.2002 tarihli 7340 yevmiye numaralı mirastan feragat sözleşmesi yaptıklarını, murisin 19.01.2012 tarihinde vefat ettiğini, kendisinin bu sözleşmeyi miras bırakan, miras bırakanın çocukları ve kardeşleri tarafından baskı ve tehdit altında kalarak imzaladığını, bu nedenle 08.10.2002 tarihli mirastan feragat sözleşmesinin iptalini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Dosya içerisinde mevcut 08.10.2002 tarihli mirastan feragat sözleşmesinin taraflarının okur-yazar olduğu, iki tanık huzurunda düzenlendiği anlaşılmaktadır.

TMK’nın 528. maddesi gereğince olumsuz miras sözleşmesi, mirastan feragat sözleşmesi olarak yer almıştır. Resmi şekilde yapılması zorunludur. Miras bırakan ile mirasçısı arasında yapılır. Karşılık sağlanarak veya karşılıksız yapılması mümkündür.
Davacı yan bu sözleşmeyi hem tehdit altında hem de murisin temyiz kudretine haiz olmadığını ileri sürerek iptalini istemektedir.
Dinlenen davacı tanıkları bu baskı ve tehdidi söylemekte ise de sözleşme tarihi ile murisin ölümü arasında ve dava tarihi arasında 10 yıldan fazla bir zaman geçmiştir. Davacı yanın sözleşme düzenlendikten sonra iddia ettiği tehdidin 10 yıl (muris ölünceye kadar) devam etmesi beklenemez. Bu nedenle TBK 30 v.d. maddelerinde yer alan hukuki sebepler yönünden değerlendirme yapılarak, bu etki ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde davayı açması gerekir. Bu nedenle davanın reddi gerekirken sözleşmenin iptaline karar verilmesi bozmayı gerektireceği görüşü ile sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum.