Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2015/11572 E. 2015/11667 K. 16.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11572
KARAR NO : 2015/11667
KARAR TARİHİ : 16.12.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 17.12.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil mümkün olmadığı takdirde geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 06.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_ K A R A R _
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, 122 ada 7 parsel sayılı tarla nitelikli taşınmazı için uzun yıllardan beri yol olarak kullandığını belirttiği kısmın 122 ada 19 parsel sayılı taşınmaz sınırlarına dahil edildiğini belirterek bu yerin yol olarak terkinini, mümkün olmadığı takdirde bedeli karşılığında geçit hakkı kurulmasını talep etmiştir.
Davalı, davacının talebini somutlaştırması gerektiğini, dava konusu yerin genel yol olmayıp kendi taşınmazı olduğunu, reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk düzeninde istikrar sağlama amacı taşıyan kesin hüküm, hükme karşı yasa yollarının tükenmesi (şekli anlamda kesin hüküm) ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bir daha dava konusu yapılmaması (maddi anlamda kesin hüküm) şeklinde hukuk yargılama sistemimizde yer almaktadır.
Şekli anlamda kesinleşmeyi zorunlu kılan, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yeniden dava konusu yapılamaması amacını güden maddi anlamda kesin hüküm 6100 sayılı HMK’nın 303. maddesinde düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
.
Her ne kadar mahkemece .. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/513 Esas 2010/192 Karar sayılı ilamın, inceleme konusu dava için kesin hüküm teşkil ettiği belirtilmiş ise de yukarıda izah edildiği üzere her iki davanın taraflarının aynı olmaması nedeniyle kesin hüküm nedeniyle davanın reddi doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, davacının taşınmazı yararına zorunlu geçit tesisi imkanı bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığıyla objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.

Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Somut olayda; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde davacının genel yola çıkışının sağlanması için mahkemece, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılarak öncelikle 15.07.2014 havale tarihli fen bilirkişi raporu ekindeki krokide, davacının taşınmazının doğusundaki eşi olduğu belirtilen kişiye ait 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinden yeşil renkle gösterilen kısımdan geçit kurulması gerektiğinin düşünülmesi, mümkün görülmediği takdirde diğer alternatifler değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden eksik inceleme ve değerlendirme neticesinde kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.