Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2015/11491 E. 2015/11634 K. 15.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11491
KARAR NO : 2015/11634
KARAR TARİHİ : 15.12.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11.10.2013 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, kabul edilmediği takdirde tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.012015 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 15.12.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av…. ile karşı taraftan davalı vekili Av… geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, kabul edilmediği takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin.. 999 ada 25 parselde B1 blok 4. kat 9 no’lu bağımsız bölümü 21.09.2005 tarihinde dava dışı …’dan satın aldığını, özel sebeplerden ötürü taşınmazın güvendiği davalı … adına tescil edildiğini, satış bedelinin müvekkili tarafından ödendiğini, ancak sonrasında davalının taşınmazı devre yanaşmadığını belirterek dava tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini, kabul edilmediği takdirde taşınmazın değerinin tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 16.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının annesine ait dükkanı vekaletname ile davalının oğluna sattığını, daha sonra davacının kardeşleri tarafından satışın iptali davası açıldığını, davanın kaybedilmesi durumunda doğacak zararı karşılamak üzere davacının dava konusu taşınmazı teminat amaçlı olarak verdiğini, dava kaybedildiğinden davacının dava konusu taşınmazda hakkının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m. 225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015

tarihli, 2014/14-516 kararı da bu doğrultudadır.)
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davalı tarafından imzalanan 21.09.2005 tarihli belgede “Bu tapu her ne kadar benim adıma yapıldıysa da tapunun asıl sahibi …’dir. …’ın kendi ağzından yazılmıştır” şeklinde belirtildiği görülmektedir.
Davalı tarafından düzenlenen 21.09.2005 tarihli belge yukarıda açıklanan İnançları Birleştirme Kararına uygun bir ispat vasıtası olup, içeriğinin davalının gerçek iradesini yansıttığı anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle, taraflar arasındaki inanç ilişkisi 21.09.2005 tarihli belge ile ispatlandığından, davalının ise savunmalarını usulüne uygun yasal delillerle kanıtlayamadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davacının dayandığı yazılı belge mevcut iken sonuca etkili olmayan davalının yemin beyanına dayanılarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.12.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.