YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10701
KARAR NO : 2015/11747
KARAR TARİHİ : 17.12.2015
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27.01.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 09.10.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili, 299 ada 19, 20 ve 21 parsel sayılı taşınmazların ifrazıyla oluşan 38, 40 ve 43 sayılı parsellerin hazine tarafından kamulaştırılarak satın alındığını, ancak 20 ve 21 sayılı parsellerin sicil kayıtları kapatılmadığından imar uygulamasına tabi tutulduklarını ve 1841 ada 5 ile 1859 ada 3 ve 4 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğunu, farklı bir ifadeyle mükkerer kayıt meydana getirildiğini, yolsuz tescilin sözkonusu olduğunu ileri sürerek, tapu iptali isteğinde bulunmuştur.
Davalı … vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı hazine vekili temyiz etmiştir.
Dava, yolsuz tescil nedeniyle tapu iptali isteğine ilişkindir.
299 ada 19, 20 ve 21 sayılı parsellerin 27/28.09.1984 tarihinde ifraz edildikleri, oluşan ifraz parsellerinden dava konusu olan 38, 40 ve 43 parsel sayılı taşınmazların 11.10.1984 tarihinde satın alma suretiyle Hazine adına tescil edildiği ve 09.04.1987 tarihinde birleştirilerek 299 ada 44 sayılı parsel olduğu; ancak ifraz suretiyle sicil kaydı kapatılması gereken 20 ve 21 sayılı parsellerin bu kayıtları kapatılmadığından imar uygulamalarına tabi tutuldukları, 20 sayılı parselin 04.02.1987 tarihinde yapılan şuyulandırma işlemi sonucu 1859 ada 3 ve 4 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğu ve bu imar parsellerinin davalı … tarafından 01.05.2008 tarihinde …’a satış suretiyle temlik edildiği; 21 sayılı parselin 11.08.1986 tarihind
yapılan imar düzenlemesiyle de meydana getirilen 1841 ada 5 sayılı imar parselinde davalı İsmet’in 196/464 oranında paydaş kılındığı tüm dosya kapsamıyla sabittir.
Davacı .. eldeki davayı tapu kayıtlarını da eklemek suretiyle sadece ..’a husumet yöneltmek suretiyle 27.01.2012 tarihinde açmıştır. Oysa; tapu kayıtlarının iptali istenilen 1859 ada 3 ve 4 sayılı imar parselleri dava tarihinden önce 01.05.2008 tarihinde el değiştirmiştir. Öte yandan, davacı vekili yargılama sırasında sunduğu 12.02.2013 tarihli dilekçesiyle dava konusu 1841 ada 5 sayılı imar parselinin davalı İsmet dışındaki maliklerinin ve 1859 ada 3 ve 4 sayılı imar parselleri malikinin HMK.nun 124/3. maddesine istinaden davaya dahil edilmelerini istemişse de, dava dilekçesi ile dahili dava dilekçesi …’a tebliğ edilmemiş, adı geçen kişi davada yeralmamış, gerekçeli karar başlığında dahi gösterilmemiştir. O halde, …’a usulüne uygun olarak yöneltilmiş bir davanın bulunduğundan söz edilemez. Dava dilekçesine, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazlardaki eldeğişikliklerini gösteren tapu kayıtları da eklendiğine göre HMK’nın 124. maddesinin uygulanma olanağı da bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; 1859 ada 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere işin esası bakımından hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Diğer taraftan 1841 ada 5 sayılı imar parseli bakımından ise, davadaki istek davacı vekilinin temyiz dilekçesinde de vurgulandığı üzere, davacının kadastral parseldeki mülkiyet hakkının imar parseline yansıtılmasına ilişkindir. Ancak, davada sadece tapu iptali isteğinde bulunulmuş olup, tescil talep edilmemiştir.
Davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.) Öte yandan; tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir neden oluşturmaz. Böylesi bir halde mahkemece, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanınmalı ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmalıdır. Farklı bir ifadeyle, sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği genel ilke (dolu pafta sistemi) ile bağdaşmaz
O halde, davacıya 1841 ada 5 sayılı imar parseli hakkında tescil davası açmak üzere usulüne uygun süre verilmesi, açıldığı takdirde eldeki davayla birleştirilmesi, ondan sonra taraf delilleri toplanarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.