Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2015/10531 E. 2015/10706 K. 23.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10531
KARAR NO : 2015/10706
KARAR TARİHİ : 23.11.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 13.05.2011 gününde verilen dilekçe ile suya müdahalenin önlenmesi istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 21.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı, köylerine içme suyu ruhsatı verilen ……’nden davalıların boru döşeyip suyu haksız olarak kullandıklarından bahisle suya vaki elatmanın önlenmesi ve kal’ini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile …. İli, ….. İlçesi ….. Köyünde fen bilirkişileri ….. ve …..’in 05.11.2012 rapor ve rapor ekinde gösterdikleri krokide belirtildiği şekilde davalıların davacı köy tüzel kişiliğine ait suya vaki müdahalelerinin men’ine ve boruların kal’ine karar vermiştir.
Hükmü, davalılar temyiz etmişlerdir.
Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de; “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; dava konusu …… kaynak suyundan davacı köye 10.12.2001 tarihli içmesuyu memba tahsis ve tevzii komisyon kararıyla 3.78 lt/sn su tahsis edildiği, bu miktar suyun davacı köyün diğer kaynakları da dikkate alındığında içme ve kullanma suyu olarak ihtiyacına yeterli olduğu ve hatta fazla bulunduğu teknik bilirkişi raporuyla sabit olup genel su niteliğindeki söz konusu dereden davalıların faydalı ihtiyaçları oranında yararlanmalarının engellenemeyeceği gözetilmeksizin dere suyunun tamamının davacı köye tahsisi söz konusuymuş gibi delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.