Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2015/10238 E. 2015/10608 K. 19.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10238
KARAR NO : 2015/10608
KARAR TARİHİ : 19.11.2015

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/03/2015
NUMARASI : 2014/257-2015/89

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 09.12.2011 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalı G…şirketine ait baz istasyonunun sağlığa zarar verdiğini öne sürerek kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dava konusu baz istasyonunun ilgili yönetmelik hükümlerine uygun olarak kurulduğunu, sağlığa zararının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de; Dairemizin bozma ilamına aykırı karar verildiği görülmüştür. Şöyle ki; mahkemece kararın bozulmasından sonra mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda davaya konu baz istasyonunun ilgili yönetmelikte belirtilen güvenlik mesafesine uygun olarak çalıştığı ve yönetmelikle belirlenen limit değerlerin altında faaliyet gösterdiği belirtildiğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yönetmelik hükümlerine aykırı şekilde psikolojik danışman bilirkişinin raporundaki görüşlere yanlış anlam verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.11.2015 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
_KARŞI OY_
Davada, sağlığa zarar verdiği iddiası ile G..şirketine ait baz istasyonunun kaldırılması istenilmiş, mahkemece ilk olarak davanın kabulüne karar verilmiş, temyiz üzerine Dairemizce, ilgili yönetmelik hükümlerine uygun şekilde bilirkişi heyeti oluşturulması, baz istasyonunun yönetmeliğe uygun olarak işletilip işletilmediğinin tespiti ile davacının sağlığına zarar verip vermediğinin araştırılması gerekçeleriyle karar bozulmuş, yerel mahkeme bozma ilamına uymuş, bu doğrultuda bilirkişi heyeti oluşturup keşif ve inceleme yapmış, doktor raporu almış, bu deliller ışığında her ne kadar baz istasyonunun yönetmelik değerlerine uygun kurulup işletildiği saptanmış ise de davacının taşınmazına 4-5 metre mesafede kurulan baz istasyonunun davacıyı psikolojik olarak rahatsız ettiği, olumsuz etkilediği gerekçesiyle yine davanın reddine karar vermiş davalı tarafın temyizi üzerine Yüksek Dairemiz çoğunluğunca, mahkemenin bozmaya uymakla birlikte bozma gereklerini yerine getirmediği delilleri yanlış değerlendirdiği toplanan delillere göre davanın reddi gerektiği gerekçeleriyle mahkeme hükmü bozulmuştur.
“Elektronik Haberleşme Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddetinin Uluslararası Standartlarına Göre Maruziyet Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Kontrolü ve Denetimi Hakkında Yönetmelik”in Elektromanyetik Alan Şiddeti Limit Değerleri başlıklı 16. maddesi, Danıştay 13. Dairesinin; 22.05.2015 günlü, 2011/2352 Esas, 2015/1943 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.
Yüksek Daire iptal gerekçesinde özetle; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 08.12.2011 günlü, 2011/12421 Esas, 2012/2536 Karar sayılı (dosyasında hükme esas alınan) bilirkişiler raporuna atıfla; halk sağlığı açısından ilgili yönetmelik değerlerinin gerekli korumayı sağlayan bilimsel kesinliği olan bir değer olarak ele alınamayacağı, sürdürülen çalışmaların tamamlandığında kanser gibi süreğen hastalıklara yol açabileceğiyle ilgili güvenilir sonuçlara varılacak olursa geri dönük bir telafisinin mümkün olmadığı, bütün bu nedenlerle (RF) ortamından olumsuz etkileneceği kuşkusu duyulan kişilerin olması durumunda baz istasyonlarının o yerde kurulmaması gerektiği, ihtiyatlılık ilkesi gereğince baz istasyonlarının toplum sağlığına zararlı olabileceği yönünde değerlendirmeler yapıldığı belirtilmiştir.
Yine sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının bir gereği olarak, çevre ve insan sağlığına ilişkin ciddi ve geri dönüştürülemez tehlikelerin bulunduğu durumlarda, tam bilimsel kesinlik bulunmamasına rağmen gerekli tedbirlerin alınması zorunluluğunu ifade eden ihtiyat ilkesine ve uluslararası standartlara temkinli yaklaşılması gereğine işaretle bu kapsamda diğer ülke uygulamaları da dikkate alınarak belirlenmeyen sınır değerlere ilişkin dava konusu yönetmelik maddesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Denilerek iptal kararı verilmiştir.
Dairemiz çoğunluğu tarafından baz istasyonunun yönetmelik hükümlerine uygun kurulmuş ve işletilmekte olduğu böylece insan sağlığına ve çevreye olası zararlarının olmadığı benimsenmiştir.
Gerekçesi yukarıda kısaca özetlenen Danıştay Yüksek 13. Dairesinin yönetmeliğin ilgili maddesini iptal etmiş olması karşısında Dairemizin ilgili yönetmeliğe atıfla yerel mahkeme kararını bozması usul ve yasaya uygun değildir.
Kaldı ki yönetmeliğin ilgili hükümlerinin iptal gerekçesinde açıkça vurgulandığı üzere; insanların geçici veya sürekli ikamet ettikleri yer sınırlarının bitiminden itibaren, önceki yönetmelikte yer aldığı gibi “güvenlik koridoruna” bu yönetmelikte yer verilmediği dolayısı ile insan ve çevre sağlığının korunmasına ilişkin gerekli tedbirlerin alınmadığı anlaşılmaktadır.
Bunun yanında, Dünya Sağlık Örgütü’nce cep telefonu kullanmaları tavsiye edilmeyen 16 yaşından küçük çocukların bulunduğu çocuk parklarına yönelik olarak yönetmelikte düzenleme yapılmamış küçük çocukların sağlığı korumasız bırakılarak tehlikeye açık hale getirilmiştir.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı Laboratuvar ve Biyofizik Anabilim Dalı bünyesinde kurulmuş olan Gazi Non-İyonizan Radyasyondan Korunma Merkezinde yapılan bilimsel çalışmalarda; baz istasyonu, cep telefonu ve kablosuz internet gibi sistemlerden kaynaklı 900 ve 1800 mHz Radyo Frekans (RF) alanların saç kökü hücrelerinde DNA kırığına, kan beyin bariyeri geçirgenliğinde önemli derecede artışa, serbest radikal oluşumunda yükselmeye neden olduğu, DNA yapısında değişimlere yol açabileceği, programlanmış hücre ölümlerini arttırabileceği en önemlisi de gelişim süreci devam eden çocuk gruplarında % 80 daha fazla (RF) soğurulduğu böylece beyin delta dalgasını değiştirdiği, hamileler ve yeni doğanlarda ve çocuklarında işitme tarama testlerinde önemli değişimlere yol açtığı bilimsel olarak saptanmıştır.
Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, Nisan 2011’de baz istasyonu gibi sistemlerden yayılan Radyo Frenkans Radyasyonunu, 2/B sınıfı karsinojen kabul etmiştir.
Türkiye’de kurulu baz istasyonlarında yönetmelik değerlerinin aşılmadığı mahkemelerce yapılan keşif ve bilirkişi raporlarıyla saptanmış ise de Gazi Biyofizik ve GNRK merkezi, söz konusu limit değerlerin insan ve çevre sağlığında yeterli koruma sağlayamadığını açıklamıştır. Birçok gelişmiş ülkenin, yönetmeliğin dayanağı ICNIRP limit değerlerini yüksek bulduğu daha düşük değerleri baz aldığı bilinmektedir. Örneğin, 900 mHz frekansı için ICNIRP 41 V/m’lik değer belirlediği halde Çin; 12 V/m’yi, İsveç; 4 V/m’yi, İsviçre; 3,88 V/m’yi, Macaristan, Rusya, Polonya ve Bulgaristan ise 6,14 V/m’yi sınır değer almıştır.
Yönetmeliğin, 2001 yılında mevcut 4 operatör kaynaklı limit değerlerinin, 70 kg. Ağırlığında 1,70 cm boyunda sağlıklı bir erkek bazında kabul edildiği, oysa toplumda hamileler, çocuklar ve bağışıklık sistemi zayıf hasta ve yaşlılar bulunduğu gerçeği gözardı edilmiştir. Bugün için aradan yaklaşık 14-15 yıl geçmiş olup, son 10 yılda baz istasyonu, cep telefonu ve kablosuz iletişim sistemleri gibi teknolojilerin çığ gibi büyüdüğü ve bu oranda (RF) radyasyonun olumsuz etkisinin arttığı buna rağmen yönetmeliğin ilk yayımlandığı 12.07.2001 tarihinden bu yana sınır değerlerde olumlu bir değişikliğe gidilmediği anlaşılmaktadır.
Oysa, 1982 Anayasasının 17. maddesinde “Yaşama Hakkı”, yine 56. maddesinde “Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması” başlıkları altında yapılan düzenlemelerin “insan sağlığı ve yaşama hakkı” olarak diğer temel haklar örneğin “haberleşme hürriyeti” karşısında birincil önceliğe haiz bulunduğu kabul edilmiştir. Diğer bir deyişle “yaşama hakkı” en kutsal ve öncelikli hak olup, tehdit ve tehlikeye maruz kalması halinde mülkiyet hakkı, haberleşme hakkı gibi haklardan önce gözetilmesi gerekir. Aksi halde yaşam hakkının tehlikede olduğu bir yerde diğer tüm hak ve hürriyetlerin hiçbir değeri kalmaz. Hiçbir hak insan hayatı kadar önemli ve öncelikli değildir.
Yine, Anayasımıza göre; herkes, yaşama, maddi-manevi varlığını koruma hakkına sahiptir. Devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla görevlidir. Herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını sağlamak bu kapsamda çevre sağlığını korumak, çevre kirlenmesini önlemek ve de çevreyi geliştirmek de Devlete ait bir yükümlülüktür.
Ayrıca, hukuksal bağlamda tehlike sorumluluğu, en ağır kusursuz sorumluluk halidir. Öteki sorumluluk hallerinde olduğu gibi tehlike sorumluluğunda da üç halde illiyet bağı kesilebilir. Bunlar; mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Tehlike sorumluluğunda işleten, kendisinden beklenen istisnasız tüm özeni ve önlemi yerine getirdiği halde yine de sonuç değişmemiş ve zarar oluşmuş ise ancak bu takdirde sorumlu tutulması hak ve adalet duygularıyla bağdaşmaz.
Tehlike sorumluluğunda işletenin, kusurlu olduğunun ispatı gerekmez. Aksine kusursuz sorumluluk söz konusu olup, tüm dikkat ve özen gösterildiği halde “kaçınılmaz” şekilde zararın doğduğunu ispat yükü işletene aittir.
Somut uyuşmazlıkta çözümün, tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Buna göre işleten konumundaki davalının, baz istasyonunun insan ve çevre sağlığına verebileceği zarara karşı “önce insan” yaklaşımı ile “ihtiyat” ilkesine uygun olarak gerekli tüm dikkat, özen ve önlemi aldığını ve bunun gereğini eksiksiz olarak yerine getirdiğini ispatla yükümlüdür. Bu kapsamda öncelikle baz istasyonunu hiç olmazsa, insan ve çevre sağlığına en az zarar ihtimali olan bölgede konuçlandırdığını ve (RF) değerlerini asgari limitlerde tuttuğunu ispatlaması gerekir. Davalı şirket ispat yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında baz istasyonlarının, insan ve çevre sağlığına ciddi ve geri dönüşü olmayan zarar tehdidi içerdiği, yerel mahkemece bu gerçeğin somut olay bazında doğru olarak tespit edildiği gözetilmeksizin sayın çoğunluk tarafından yönetmeliğin ilgili maddesinin iptal edilmiş olması da değerlendirilmeden mahkeme kararını bozmuş olması isabetli görülmemiş, onama görüşünde olduğumuza dair karşı oy sunulmuştur.