Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/963 E. 2014/5070 K. 15.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/963
KARAR NO : 2014/5070
KARAR TARİHİ : 15.04.2014

MAHKEMESİ : Küçükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/11/2013
NUMARASI : 2013/77-2013/593

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15.01.2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.11.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı S.. Ö.. vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 15.04.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. N.. Y.. ile karşı taraf davacı vekili Av. M.. G.. geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KA R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin paydaşı olduğu … ada… parsel sayılı taşınmazda davalının diğer paydaşlar D.. ve D..K..’ın toplam 37/82 payını 14.11.2012 tarihinde 1.500.000 TL bedelle satın aldığını, satış bedelinin önalım hakkının kullanılmasını engellemek için muvazaalı şekilde yüksek gösterildiğini belirterek, davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.
Davalı duruşmalara gelmemiş, temyiz aşamasında vekaletname sunan davalı vekili, taşınmazın paydaşlarınca fiilen taksim edildiğini, bu durumda önalım hakkının kullanılamayacağını, bedelde de muvazaa bulunmadığını, davacının kötü niyetle dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir. Ancak davacı, tapuda yapılan satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasında bulunabilir ve bu iddiasını her türlü delille kanıtlayabilir.
Muvazaa iddiasının kanıtlanması için keşif tek başına yeterli delil değildir. Sadece davacının diğer delillerini doğrulamak bakımından önem arz eder.
Somut olaya gelince; davacının bedelde muvazaa iddiası kabul edilerek önalım hakkına konu edilen 37/82 payın ödenen tapu harç ve masraflarının tamamı ile toplam 321.012,25 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesinde, taşınmazın paydaşları arasında rızaen taksim edildiğini ve eylemli paylaşmanın bulunduğunu, taşınmazın üzerinde iki ayrı bina mevcut olduğunu, tarafların bu binaları paylarına hasreten ayrı ayrı kullandıklarını ve bedelde muvazaa da olmadığını belirtmiştir. Gerçekten, taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde 3 katlı ve 4 katlı olmak üzere iki ayrı kişiye ait binaların bulunduğu belirtilmekte, mahkemece yapılan keşif sonrasında sunulan 15.07.2013 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinden de taşınmaz üzerinde iki ayrı bina bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yukarda açıklandığı üzere taşınmazın taksim edilerek kullanıldığı savunması davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bu halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Bu durumda mahkemece tarafların taksim savunmasına ve bedelde muvazaaya ilişkin delilleri olup olmadığı sorulup toplanması, ayrıca mahallinde yeniden keşif yapılarak, toplanan delilleri değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalı S.. Ö..’a verilmesine, 15.04.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.