Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/9240 E. 2014/10342 K. 24.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9240
KARAR NO : 2014/10342
KARAR TARİHİ : 24.09.2014

MAHKEMESİ : Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/03/2014
NUMARASI : 2013/615-2014/170

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.02.2010 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen davada sözleşmenin iptali istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne dair verilen 12.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraflarça istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili, davalıların murisi M. K.’ın 09.07.1984 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile ..parsel sayılı taşınmazda 3000 m2’lik bölümü davacı A.. G..’e, 1000 m2’lik bölümü ise davacı M.. G..’e satmayı vaadettiğini, davacıların sözleşme konusu taşınmazları ev yaparak ve ağaç dikerek kullandıklarını, .. parsel sayılı taşınmazda imar uygulaması yapılmasıyla oluşan .. ada .. parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini, mümkün olmadığı takdirde belirlenecek değerinin faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalılardan N.. K.., H.. D.. ve O.. K.. tarafından açılan ve bu dosya ile birleştirilen davada ise murisleri M. K.ın sözleşme sırasında 73 yaşında olup sağlığının yerinde olmadığı, sözleşme yapılırken sağlık raporu alınması gerektiği, okuma yazması bulunmadığından sözleşmenin tanık huzurunda yapılmasını zorunlu olduğu ileri sürülerek satış vaadi sözleşmesinin iptali istenmiştir.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil davasının sözleşmenin 1512 sayılı Noterlik Kanununun 87. maddesine uygun olarak düzenlenmediğinden geçersiz olduğu gerekçesi ile reddine, birleştirilen sözleşmenin iptali davasının ise usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadığından reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-davalı Alim ve M.. G.. vekili temyiz etmiştir.
Dairemizin 19.06.2013 tarihli ve 2013/7244-9335 E-K sayılı kararıyla “Mahkemece vaat borçlusu M. K.’ın okuma yazma bilip bilmediği
hususunda tanık dinlemiş ve bu beyanlara göre sözleşmede tanık bulundurulması gerektiğinden usulüne uygun şekilde düzenlenmediği gerekçesiyle satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil istemi reddedilmiştir. Oysa davaya dayanak 9.7.1974 tarihli, 28979 no’lu sözleşme incelendiğinde sözleşmenin Noterlik Kanununun 86. maddesi uyarınca okunması için ilgililere verildiği ve okunarak imzalandığı belirtilmiştir. Aynı Kanunun 82. maddesine göre bu imzanın sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olduğu dikkate alınmaksızın davanın reddi isabetli değildir. Mahkemece davanın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davacı–karşı davalılar tapu iptali tescil olmaz ise tazminat isteminde bulunduğundan, tazminat istemi hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmaması da yerinde değildir.” gerekçeleriyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kabulüne karar verilmiş, birleştirilen davaya ilişkin olarak daha önce verilen hükmün kesinleştiği gerekçe gösterilerek yeniden hüküm tesis edilmemiştir.
Hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir.
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür. Bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden, birleştirilen davaya ilişkin hükmün kesinleşmiş olduğundan bahisle birleştirilen dosyaya ilişkin olarak hüküm kurulmaması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle tarafların temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 24.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.