Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/9188 E. 2014/13369 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9188
KARAR NO : 2014/13369
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

MAHKEMESİ : Kumluca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/03/2013
NUMARASI : 1998/183-2013/80

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.06.1998 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 05.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 25.11.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. M.. B.. ile karşı taraf bir kısım davalılar vekili Av. H.. A.. geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü beyanı dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KA R A R

Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez.
BK.m.128’e göre; “müruruzaman, alacağın muaccel olduğu zamandan başlar; alacağın muacceliyeti bir ihbar vukuuna tabi ise müruruzaman bu haberin verilebileceği günden itibaren cereyan eder.” Görülüyor ki, kural zamanaşımı süresinin alacağın muaccel olduğu tarihten başlamasıdır. Alacağın muaccel olması, ifa zamanının gelmiş, ifaya engel bir durumun kalmamış olması demektir.
Bilindiği üzere; zamanaşımı, kanunda belirtilmiş olan süresi içinde talep ve dava edilmemiş olan alacakların özüne dokunmamakla beraber “dava edilebilme vasfını kaybetmesi” sonucunu doğuran bir süre geçimidir. Hak düşürücü süreden farklı olarak, zamanaşımında borç sona ermemekte ve fakat dava edilebilme olanağı kalmamaktadır. Diğer taraftan, hak düşürücü sürenin varlığını hakimin kendiliğinden (re’sen) gözetmesi gerekirken, zamanaşımının varlığı def’i olarak ileri sürülürse dikkate alınabilir (BK m.140). Dolayısıyla, zamanaşımı borçluya sadece bir def’i hakkı verir. Buna da zamanaşımı def’i denilmektedir.
Somut olayda, davacı ile bir kısım davalı ve bir kısım davalıların da miras bırakanı arasındaki Antalya … Noterliğinin 01.07.1988 tarihli satış vaadi sözleşmesinde “…kadastro tespitinde 1.. parsel olarak satış vaadi borçluları adına tespit görmüş bulunan taşınmazdan ve Göl tarafındaki hududundan başlamak üzere doğu batı istikametinde çizilecek bir hat üzerinden 15.000 m2’lik kısmını davacıya satışının vaat edildiği ve tapu ferağının itiraz neticesinde verileceğinin…” belirtildiği görülmektedir. Dava konusu 1801 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tarihinin 26.06.1986 tarihi olduğu ve kadastro komisyon kararı ile 09.07.1991 tarihinde tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Satış vaadi sözleşmesinde kadastro tutanağına itiraz sonucunda ferağ verileceği kararlaştırıldığından, taşınmaz da kadastro tutanağına itiraz sonucu 09.07.1991 tarihinde tapuya tescil edildiğinden, zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak ifa olanağının mevcut olmadığı satış vaadi sözleşmesi tarihinin esas alınması doğru değildir.
Kaldı ki davacı mahkemeye başvurmak ve harcını da yatırmak suretiyle 30.06.1998 tarihinde davayı açmıştır. Satış vaadi sözleşmesi ise 01.07.1988 tarihli olup mahkemece davanın açıldığı tarih olarak 06.07.1998 tarihinin kabulü ile davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile reddi doğru görülmemiştir.
Bu nedenle, işin esası hakkında sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 1.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.