Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/8860 E. 2014/13379 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8860
KARAR NO : 2014/13379
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

MAHKEMESİ : Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/02/2014
NUMARASI : 2012/75-2014/78

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 01.02.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 12.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 25.11.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. A.. Ç.. geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_K A R A R_

Davacı, yurtdışında edindiği birikimleri ile satın aldığı taşınmazı yurtdışında bulunduğundan tarafına geri verilmek üzere davalı kardeşi adına tescil edildiğini, tapu kaydı üzerine davalının el yazıyla yazdığı yazı ve gönderdiği mektupla inanç ilişkisinin kanıtlandığını, davalının tapu kaydını devretmediğini ileri sürerek, taşınmazın adına tescilini istemiştir.
Davalı, davacıdan alınan borcun geri ödenmesinin istenmesi üzerine borç bedelinin güvencede olduğunu belirtmek için tapu kaydındaki yazının yazıldığını, taşınmazı kendi birikimleriyle edindiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın devrini sağlayacak resmi biçim koşuluna uygun işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını,amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Somut uyuşmazlıkta, çekişme konusu arsa niteliğindeki 500m² yüzölçümündeki 2 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydından dava konusu 8.. parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Davacının sunduğu tapu kayıt örneğinin arka sayfasında davalı imzasını ile “Bu da senin tapundur. Adıma kayıtlı, bu taşınmazın A.. Ç..’ten aldığım paranın karşılığıdır. Bu arsa A.. Ç..’indir” yazılıdır. Yine davalının davacıya yazdığı mektupta “Senin 10.000 mark karşılığı bir arsa aldığımı 500 m2 defalarca söylüyorum” yazılıdır. Davacı tarafından imzası kabul edilen bu belgeler uyarınca davacının inanan davalının da inanılan niteliğini taşıdıkları anlaşılmaktadır. Bu nedenle, dava konusu taşınmazın inanç sözleşmesi gereği, davacı tarafından edinilerek davalı adına geri verilmek üzere tescilinin sağlandığı kanıtlandığından davanın kabulü gerekir.
Mahkemece, inanç sözleşmesi uyarınca davanın kabulü gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 25.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.