Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/8346 E. 2014/14909 K. 26.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8346
KARAR NO : 2014/14909
KARAR TARİHİ : 26.12.2014

MAHKEMESİ : Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/03/2014
NUMARASI : 2013/68-2014/107

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.03.2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal ve tazminat; birleştirilen dosya davacısı vekili tarafından 07.05.2013 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 06.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi asıl davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkilinin .. ada ..parsel sayılı taşınmazında tavuk çiftliği bulunduğunu, ..ada .. parsel sayılı taşınmazın maliki olan davalının taşınmazındaki ahırın müvekkiline ait taşınmaza taşkın şekilde inşa edildiğini, taşkın kısmın kal’i ile elatmanın önlenmesine ve ahırdan gelen atık suların tavuk çiftliğine verdiği zararın tespit edilerek tazminine karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen dosya davacısı vekili, ahırın 20 yıl önce o zamanki maliki tarafından iyiniyetle inşa edildiğini, uygun bir bedel karşılığında taşan kısmın müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davacının elatmanın önlenmesi ve kal talebinin reddine, birleştirilen dosya davacısının temliken tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-birleştirilen dosya davalısı vekili temyiz etmiştir.
Asıl dava elatmanın önlenmesi, kal ve tazminat; birleştirilen dava Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup anılan hüküm;
“Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmaz bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devrini isteyebilir” şeklindedir.
Böylece, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine aşağıdaki koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için:
1-Tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
2-Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
3- Bu inşaatı kendi malzemesi ile yapan kişinin iyiniyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 05.07.1944 tarihli ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir.
14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, iyiniyetin ispatı taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet iddia ve savunması def’i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulmalıdır.
Taşkın binanın bulunduğu taşınmaz maliki veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup da zarar gören kimselerin, taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren onbeş gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini, zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan sübjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (Sübjektif koşul)
4- Bu tür davalarda üzerinde önemle durulması gereken bir husus da halin icabından taşkın inşaatın yıkılması gerekip gerekmediğinin saptanmasıdır. Uygulama ve doktrinde “durum ve koşulların haklı kılması” şeklinde ifade edilen bu şarttan inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zarar veya yıkılmaması halinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybının mukayese edilmesi anlaşılmalıdır. Değer kaybı, sadece taşılan arazinin değerinden ibaret değildir. Bu değerin içinde arazi sahibinin taşılan kısım dışında kalan arazisinin uğrayacağı değer kaybı da vardır. Arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybı uzman bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle Türk Medeni Kanununun 4., Türk Borçlar Kanununun 50. maddesi uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi önleyecek biçimde en uygun şekilde tespit ve takdir edilmeli, önceden ödenen bedel var ise mahsup edilmek suretiyle arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmelidir.
5- Aranacak diğer bir koşul da taşkın kısmın ana taşınmazdan ayrılarak müstakil parsel oluşturacak şekilde veya ait olduğu taşınmazla birleştirilerek ifrazen tescilinin mümkün olması koşuludur.
Somut olayda; birleştirilen dosya davacısı .. ada .. parsel sayılı taşınmazı 29.03.2012 tarihinde satın almış olup, satın aldığı tarihte tapu kaydında “ahır ..ada .. no’lu parsele 88,90 m2 tecavüzlüdür” şerhi bulunmaktadır. Yukarıda değinilen ilkelere göre birleştirilen dosya davacısının yararına sübjektif koşulun (iyiniyetin) gerçekleştiğinden söz edilemez. Bu itibarla mahkemece birleştirilen davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Asıl davada davacı, .. ada .. parsel sayılı taşınmazına davalının elatmasının önlenmesine, taşkın bölümün yıkılmasına ve davalının ahırından akan suların taşınmazına verdiği zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece 07.10.2013 tarihinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarına göre davacının ..ada .. parsel sayılı taşınmazına davalının ahır inşaatını taşırarak elattığı anlaşıldığından elatmanın önlenmesi ve kal talebinin kabulüne karar verilmelidir. Tazminat talebine ilişkin olarak ise bilirkişi raporu ile gerçekleşmiş bir zarar mevcut olup olmadığı belirlenmeli, varsa zararın tazminine karar verilmelidir. Eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.12.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.