Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/8204 E. 2014/13499 K. 27.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8204
KARAR NO : 2014/13499
KARAR TARİHİ : 27.11.2014

MAHKEMESİ : Gebze 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/01/2014
NUMARASI : 2012/544-2014/21

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.10.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, kademeli tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne davalı Hazine vekilinin duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istek ise, tahsis edilen taşınmaz bedelinin rayiç değerinin tahsili istemlerine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddine savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili ve davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesi bulunsa bile o yerin mutlaka adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili gerekmez.
Ancak, davacının tapu iptali ve tescil talebiyle birlikte ikinci kademede tahsis nedeniyle idareye yaptığı ödemelerin rayiç bedelinin tahsilini de istediği, mahkemece bu talebin de reddine karar verildiği görülmüştür.
Ülkemizde 1960-1970 döneminden itibaren kırsal kesimden büyük şehirlere yoğun bir göç olayı yaşanmış, kamu arazileri işgal edilerek sayısız gecekondu inşa edilmiştir. Bu çarpık yapılaşmanın önlenmesi için 1984 yılında 2981 sayılı İmar Affı Kanunu çıkarılmış; bu düzenleme ile kamu arazileri üzerine 1984 yılından önce yapılmış olan gecekonduların sahiplerine tapu tahsis belgesi verilmiştir. Bu şekilde ileride imar uygulaması gerçekleştiğinde tahsis sahiplerine gecekondularının üzerinde bulunduğu imar parselinin tapusunun verilmesi öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere bu büyük bir sosyal projedir. Genellikle yoksul kimselerin işgal ederek üzerine bina inşa ettikleri Hazine, belediye, il özel idareleri, vakıf v.s. kamu arazileri uzun vadede imarlı hale getirilerek bu kişilere çok ucuz ve vadeli olarak konut edinme imkanı sağlanmıştır. Hatta bir kısım gecekondu sahipleri dava açtıkları tarihte dahi tahsis bedelini ödememiş, tahsise konu yere işyeri veya çok katlı mesken yapma yoluna gitmişlerdir. Dolayısıyla Dairemizce tapu tahsis belgesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında tescil koşullarının gerçektiği ancak arsa bedelinin ödenmemiş olduğu hallerde imar parseli haline gelmiş olan dava konusu taşınmazın rayiç değeri depo ettirilmek suretiyle davanın kabulü gerektiği yönünde uygulama yapılmaktadır.
Diğer taraftan kamu arazilerini işgal ederek bedelli veya bedelsiz olarak uzun yıllar kullanan, üzerine işyeri veya mesken yaparak rant elde eden tahsis sahiplerinin açtıkları davalarda tahsis koşullarının gerçekleşmemesi nedeniyle tapu iptali ve tescil taleplerinin reddi halinde ödemiş oldukları tahsis bedelini dava tarihindeki rayiç üzerinden geri istemeleri TMK’nın 2. maddesindeki dürüst davranma kuralına aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere tapu tahsis belgesi düzenleyen kamu kurumları sosyal bir projenin gerçekleştirilmesi amacıyla hareket ettiklerinden yasa gereği sadece “kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırları içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya işyeri olarak kullanılan bir yapıya sahip olmayan” kimselere tahsis yapmışlardır. Bu itibarla tapu tahsis belgeleri Borçlar Kanununda düzenlenen ve tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulan sözleşmeler gibi değerlendirilemez.
Bu nedenle mahkemece ikinci kademedeki tahsis nedeniyle idareye yapmış olduğu ödemelerin güncelleştirilmiş değeri belirlenerek davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle bu talebin de reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı Hazine vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, hükmün (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2014 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

K A R Ş I O Y

Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali tescil, mümkün olmadığı taktirde ödenen bedelin rayiç değeri ile tahsili isteğine ilişkindir.
Davalı vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının gecekondu ve 400.00 m2 arsasının İmar Affı yasası kapsamında kaldığı, davacıya 16.06.1987 tarihli tapu tahsis belgesinin verildiği ancak taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi kapsamına alındığı, tescil yönünden ifa imkansızlığının bulunduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine, ayrıca davacının tahsise konu gecekondusunu yıkarak yerine yeni bir gecekondu yapmış olması nedeniyle kendi eylemiyle yıktığı hakkın bedelini talep etmesinin dürüstlük kuralına aykırı olacağı gerekçesiyle de tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Somut olayda, hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunduğu ancak ifa imkansızlığı nedeniyle tapu iptali ve davacı adına tescil şartlarının oluşmadığı sabittir.
Dairemizin sayın çoğunluğu ile görüş ayrılığımız, tahsise konu yerin tescilinin mümkün olmaması halinde daha evvel ödenen bedelin güncelleştirilmiş değeri mi yoksa rayiç değer üzerinden mi ödeneceği konusudur.
Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için diğer şartların yanında; arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin mahkeme veznesine depo edilmesi gerekmektedir.
Tescil koşulları oluşmadığında bedelin iadesi isteminde de aynı yolun izlenmesi denkleştirici adalet gereğidir. Yasal koşulların gerçekleşmesi ve tescile karar verilmesi halinde davacının rayiç değer üzerinden müsbet fayda sağlayacağı açıktır. Türk Borçlar Kanununun 112. maddesi hükmünce tescil borcunun yerini tazminat borcu alır. Buradaki tazminat davacının müsbet zararıdır. Satış bedeli olarak ödenen meblağın güncelleştirilmiş değeri değil, taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri üzerinden tazminata karar verilmesi gerektiğinden yerel mahkemece verilen hükmün bu gerekçeyle bozulması gerekir.
Açıklanan sebeplerle sayın çoğunluğun davacının tahsis nedeniyle idareye yaptığı ödemelerin güncelleştirilmiş değerinin hüküm altına alınmasına dair görüşüne katılmıyoruz.