Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/7809 E. 2014/13375 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7809
KARAR NO : 2014/13375
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

MAHKEMESİ : Keban Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/03/2014
NUMARASI : 2013/8-2014/28

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27.07.2010 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 20.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, müvekkili ve davalıların kadimden beri yararlandıkları, Yasak Deresi suyunun davalılarca daha önce başka dereden yararlanarak suladıkları bahçelerine borularla taşındığını, bu suyu yeni ihdas ettikleri bağ ve bahçelerini sulamakta kullanarak dere suyunun tümden kurumasına neden olduklarını belirterek, dava konusu suya müdahalenin önlenmesine ve döşenmiş olan boruların kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı H.. Ç.. ve A.. Ç.., daha önce Keban Asliye Hukuk Mahkemesinin 1978/3 E. -1981/24 K. sayılı dosyası ile yapılan yargılamada sulama rejiminin belirlendiğini, hangi taşınmazın Yasak Deresinden kaç saat sulanması gerektiğinin belli olduğunu, bu kararda kendileri ile H.. G..’e su verildiğini, müdahil olan davacının babası Mehmet Bulut’a su verilmediğini, aslında davacının yeni ihdas ettiği taşınmazları sulamak istediğini ve yeterli suyunun bulunduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu dere suyunun bir sulama mevsimindeki su ihtiyaçlarının yalnızca % 17 ‘sini karşılayabilecek bir oranda olduğu ve bu taşınmazlardaki bitki desenleri ile diğer özelliklerin aynı olması nedeniyle öncelik verilemeyeceği, dava konusu suyun hiçbir şekilde paylaşıma yeterli olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Bir başka ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre; suyun kaynadığı taşınmazın içinde kalamayacak kadar büyük olması veya yeryüzüne çıkar çıkmaz dere haline gelmesi durumunda kaynak arazinin bütünleyici parçası sayılamayacağından, bu suyun genel su olarak kabulü gerekir. Genel sulardan kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak koşulu ile herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Somut olaya gelince, dava konusu Yasak Deresi mevkiinde oluşan su kaynaklarından tarafların kadim yararlanma hakkına sahip olduğu tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Keban Asliye Hukuk Mahkemesinin 1978/3 E-1981/24 Karar sayılı ilamı ile, 10 Hazirandan itibaren başlamak üzere (1) numara ile gösterilen Yasak Deresi ve (1) ve (2) no’lu kaynak suyunun toplandığı “C” havuzundan davalı H.. Ç.. ve A.. Ç..’a ait, krokide gösterilen 1, 2, 3, 4 no’lu taşınmazların 53 saat 30 dakika sulandıktan sonra suyun 12 saat süre ile H.. G..’ün faydalanmasına tahsis edilmesine karar verilmiş ve hüküm onanarak kesinleşmiştir. Buna göre, (1) ve (2) no’lu kaynak suyunun toplandığı 1 no’lu havuz ile bu havuzun çevresinde bulunan davalılar H.. Ç.. ve A.. Ç..’a ait taşınmazların sulanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalılar tarafından 1 no’lu kaynaktan boru döşenerek ve Yasak Deresi dışından getirilerek akıtılan su 3 no’lu havuza doldurularak H.. Ç..’a ait 12.. ada 5 ve 6 ile A.. Ç..’a ait 129 ada 7, 8 ve 9 no’lu bahçeler sulanmaktadır. Keşifte dinlenen davacı ve davalı tanıklarına göre davalıların 1 yıl öncesinde 1 no’lu kaynaktan boru döşeyerek bu suyu 3 no’lu
havuza taşıdıkları ve bu şekilde bahçelerini suladıkları anlaşılmaktadır. 11.11.2013 havale tarihli Jeolog bilirkişi C.. G..’in raporuna göre davacının 3 parsel sayılı taşınmazını suladığı ve Yasak Deresinden aldığı 2 no’lu kaynağın debisinin eğer davalıların boru döşeyerek aldıkları su kaynağı tarafından engellenmemiş olsaydı Q=0,112 lt/s’ lik artış ile Q=0,496 lt/s seviyesine ulaşacağı belirtilmiştir. Bu durumda davacı ve davalıların Yasak Deresinden akan sudan kadim yararlanma hakları olduğu ve davalıların daha önce 1 no’lu kaynak ile sulanmayan bahçelerine su götürerek kadim kullanma şeklini bozacak şekilde müdahalede bulundukları anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekili temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.11.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.