Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/7781 E. 2014/13489 K. 27.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7781
KARAR NO : 2014/13489
KARAR TARİHİ : 27.11.2014

MAHKEMESİ : Akdağmadeni Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/01/2014
NUMARASI : 2010/319-2014/17

Davacı tarafından, davalı aleyhine 04.08.2010 gününde verilen dilekçe ile suya müdahalenin önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı, 3.. ada 4.. parsel sayılı taşınmazını 5 yıl önce Çökelik çayırından getirtilen su ile birlikte satın aldığını, satın aldığı tarih itibarıyla 10 yıldır suyun bu taşınmaza akmakta olduğunu, 1 hafta önce davalının kepçe getirterek suyun aktığı güzergahı kendi tarlasına çevirdiğini ileri sürerek suya elatmanın önlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de; “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Bir başka ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; dava konusu su ormandan çıkmakta olup genel su niteliğindedir. Yapılan keşif sonrasında jeoloji bilirkişi tarafından düzenlenen raporda davalı tarafından yapılan kaptajdan davalı ve davacıya suyun eşit olarak taksim edilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. Mahkemece, davalının dava konusu suya elatmasının önlenmesine, suyun davacı ve davalıya eşit olarak taksimine karar verilmiş ise de verilen bu karar HMK’nın 297/2. maddesi hükmüne aykırı olup infaza da elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece davacının ihtiyacı olan sudan yararlanmasını sağlayacak şekilde ziraat ve jeoloji bilirkişinden rapor alınarak infaza elverişli su rejimi kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 27.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.