YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7595
KARAR NO : 2014/12766
KARAR TARİHİ : 13.11.2014
MAHKEMESİ : Pamukova Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/02/2014
NUMARASI : 2013/225-2014/58
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.05.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kadamede tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı ile kardeş olduklarını, babaları tarafından satın alınan taşınmazların davalı adına tescil edildiğini, daha sonra taşınmazlardaki paylarını istediğini, 62.. parsel sayılı taşınmazdaki payına tekabül eden parayı aldığını, dava konusu edilen 6.. parselin ise 1/4 hissesinin kendisine verilmesi hususunda yazılı anlaşma yaptıklarını, ihtara rağmen sözleşme hükümlerinin yerine getirilmediğini ileri sürerek 6.. parselin imar uygulaması nedeniyle oluşturulan 1.. ada 7, 8, 9, 2.. ada parsel sayılı taşınmazlardaki davalı payının iptali ile 1/4 payın adına tesciline, tapu iptali ve tescilin mümkün olmaması halinde pay bedeli olan 15.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazların davalının kendi birikimleriyle edinildiğini, aralarında tatsızlık çıkmaması için sözleşme imzalandığını, geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın öncesinin murise ait olduğu iddiasının Kadastro Kanununun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra ileri sürüldüğü, taraflar arasındaki sözleşmenin taşınmaz bağışına ilişkin olduğu, resmi şekle uyulmadığından geçersiz kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılarak tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, alacak isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve davalı vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; inançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Somut olayda, dava konusu 6.. parsel sayılı taşınmazın 30.01.1973 tarihinde tapulama sonucu dava dışı üçüncü kişiler adına tescil edildiği, 08.07.1980 tarihinde davalı tarafından satış youyla iktisap edildiği, tarafların kardeş oldukları, aralarında 31.05.2008 tarihli sözleşme ile 6. parsel sayılı taşınmazın 1/4 payının davacıya verileceği, bir yıl içinde parası ödenmezse 225 m2 yüzölçümlü arsa temin edileceğinin kararlaştırıldığı, sözleşme hükümlerinin yerine getirilmemesi nedeniyle davacı tarafından 19.04.2013 tarihli ihtarname gönderildiği, davalı tarafından 26.04.2013 tarihli ihtarnameye cevap dilekçesi ile 6. parsel sayılı taşınmazda davacının hakkı bulunmadığının belirtildiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasında imzası inkar edilmeyen 31.05.2008 tarihli sözleşme gereğince davalı tarafından dava konusu 6.. parsel sayılı taşınmazın 1/4 payının davacıya devri kararlaştırılmış olup ihtarnameye rağmen sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmediğinden davalının mülkiyeti geçirme borcu doğmuştur.
Bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmazın 1/4 payının iptali ile davacı adına tesciline karar vermek gerekirken kadastro öncesi nedenlere dayanılmadığı halde yazılı şekilde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi de gerekçe gösterilerek tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, hükmün (2). bentde yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davacı tarafa iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.