Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/7288 E. 2014/12714 K. 12.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7288
KARAR NO : 2014/12714
KARAR TARİHİ : 12.11.2014

MAHKEMESİ : Şarkikaraağaç Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/02/2014
NUMARASI : 2013/90-2014/56

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11.06.2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal karşı dava tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair verilen 27.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı 2.. parsel sayılı taşınmazın maliki , davalının ise komşu 2.. parsel nolu taşınmazın maliki olduğunu, davalı tarafın binasını yaparken 2.. parsel nolu taşınmazına tecavüzde bulunduğunu belirterek, davalının haksız müdahalesinin men’ine ve yapılan binanın taşkın kısmının kal’ine karar verilmesini istemiştir.
Karşı davada ise davalı; tarafların komşu olduklarını, maliki olduğu 2.. parsel numaralı taşınmaz üzerine 1993 yılında davacı ile birlikte betonarme ahır, samanlık, ambar ve tandır ve garaj yaptıklarını, parsellere ilişkin aplikasyon ölçümlerinin de yaptırıldığını, bu ölçümlere göre ortak sınırdan temel atıldığını, davacının inşaatta ustalık yaptığını, ayrıca G.. Kasabasında paftalarda 2000 tarihinde yapılan haritalaştırma çalışmaları sırasında 2 ila 3 metrelik kaymalar olduğunu, bundan dolayı taraflarca ortak yapılan inşaatın taşmış gibi gözüktüğünü, ancak çalışmaların da halen devam ettiğini ve bu hususun giderilmeye çalışıldığını belirterek davanın reddine ve TMK’nın 725. maddesinde belirtilen koşullar ve dava konusu olaydaki mevcut durum dikkate alınarak dava konusu taşınmazda adına irtifak hakkı kurulmasına veya olarak taşkın kısmın mülkiyetinin adına kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece elatmanın önlenmesi ve kal davasının reddine karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davacı-karşı davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, elatmanın önlenmesi, kal karşı dava Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup anılan hüküm;
“Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmaz bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devrini isteyebilir” şeklindedir.
Böylece, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine aşağıdaki koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için:
1-Tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
2- Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
3- Bu inşaatı kendi malzemesi ile yapan kişinin iyiniyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 05.07.1944 tarihli ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir. (Sübjektif koşul)
4- Bu tür davalarda üzerinde önemle durulması gereken diğer bir koşul da halin icabından taşkın inşaatın yıkılması gerekip gerekmediğinin saptanmasıdır. Uygulama ve doktrinde “durum ve koşulların haklı kılması” şeklinde ifade edilen bu şarttan inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zarar veya yıkılmaması halinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybının mukayese edilmesi anlaşılmalıdır. Değer kaybı, sadece taşılan arazinin değerinden ibaret değildir. Bu değerin içinde arazi sahibinin taşılan kısım dışında kalan arazisinin uğrayacağı değer kaybı da vardır. Arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybı uzman bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle Türk Medeni Kanununun 4. Türk Borçlar Kanununun 50. maddesi uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi önleyecek biçimde en uygun şekilde tespit ve takdir edilmeli, önceden ödenen bedel var ise mahsup edilmek suretiyle arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmelidir.
5-Aranacak diğer bir koşulda taşkın kısmın ana taşınmazdan ayrılarak müstakil parsel oluşturacak şekilde veya ait olduğu taşınmazla birleştirilerek ifrazen tescilinin mümkün olması koşuludur.
Somut olaya gelince;
Karşı davacı, taşkın yapıyı kendisine ait taşınmaz ile karşı davalıya ait taşınmazın kadastro tespiti kesinleşip her iki taşınmaz da çapa bağlandıktan sonra yaptığına göre, karşı davacı yararına sübjektif iyiniyet koşulunun gerçekleştiği, başka bir deyişle zeminin kendisine ait olduğu ya da 5.7.1944 tarihli ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket ettiğinden söz edilmeyeceğinden iyiniyet koşulu gerçekleşmiş değildir. Sübjektif iyiniyet koşulunun gerçekleşmemesi halinde diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmemesinin araştırılmasına da gerek bulunmamaktadır.
Ayrıca ahır, samanlık, tandır, garaj niteliğindeki yapılar kalıcı nitelikte yapılar olmadığından temliken tescile konu edilemez.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre sübjektif iyiniyet koşulu gerçekleşmediğinden tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 12.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.