Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/725 E. 2014/5538 K. 29.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/725
KARAR NO : 2014/5538
KARAR TARİHİ : 29.04.2014

MAHKEMESİ : Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/09/2013
NUMARASI : 2012/309-2013/469

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.03.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.09.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 29.04.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı şirket vekili S.. D.. ile karşı taraftan davacı vekili Av. M.. Y..z geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Bu genel bilgiler ışığında somut olaya gelince;
Davalı taşınmazda imar öncesi kullanım şekline göre davacının ve kendilerine pay satan önceki paydaşlar A..Y.., S…T..ve Y.. Ç..’in taşınmazda ayrı ayrı kullandıkları yerlerin (yapıların) bulunduğunu ayrıca davacının da pay satın aldığı L.. E.., M.. N..G.. ve murislerinin de ayrı ayrı kullandıkları yerlerin bulunduğunu ifade etmişlerdir.
Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Taşınmazı kullanan paydaşların paylarının tamamına karşılık gelen bir alanı kullanmaları da gerekmemekte olup, davacının ve davalıya pay satan eski paydaşların hukuken geçerli olmasa bile bir eylemli paylaşmasının söz konusu olup olmadığının tespiti önem taşır.
Dava konusu paylı mülkiyete tabi taşınmazın 13.10.2009 tarihinde imar uygulaması sonucunda oluştuğu görülmektedir. Mahkemece yapılan keşif sonrasında fen bilirkişisince düzenlenen 25.09.2012 tarihli raporda, taşınmaz üzerinde birçok gecekondu tarzında yapılmış yapıların bulunduğu ve yapıların imar öncesi yapıldığı belirtilmiştir. Ne var ki; bilirkişilerin düzenlemiş oldukları rapor hüküm kurmaya yeterli değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece dava konusu 10513 ada 5 parselin imar uygulamasına esas kadastro parsellerine ait tapu kayıtlarının ve krokilerinin getirtilerek mahallinde uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılması, imar parselini oluşturan kadastro parsellerinin yerine uygulanması, imar parselinde paydaş olanların hisselerinin hangi kadastro parsellerinden geldiği ve kadastro parselleri üzerinde gecekonduların bulunup bulunmadığı, imar parseli üzerinde halen mevcut bulunan gecekonduların hangi kadastro parsel maliklerine, imar sonrasında da hangi imar parseli maliklerine ait olduğunun ismen belirlenmesi, kadastro parselleri ile imar parseli krokileri çakıştırılmak suretiyle kroki üzerinde gösterilecek şekilde imardan önceki kullanımın imardan sonra da devam edip etmediği konusunda bilirkişiden denetime elverişli rapor alınması, davalının duruşmada dinlenilen tanıkların da keşif mahallinde dinlenilerek taşınmazın kullanımına yönelik ayrıntılı bilgi ve görgüleri ile davacı ve davalının bayilerinin satışlardan önce taşınmazı fiili kullanım biçimleri de değerlendirilmek suretiyle davalının eylemli paylaşma savunması üzerinde durularak oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekir.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 29.04.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.