Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/6524 E. 2014/11113 K. 14.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6524
KARAR NO : 2014/11113
KARAR TARİHİ : 14.10.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10/10/2013
NUMARASI : 2013/504-2013/420

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.03.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil veya tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; tazminat isteminin kabulüne dair verilen 10.10.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 14.10.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. F.. Z.. ile karşı taraftan davacı vekili Av. M.. S.. geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dışı oğlu Kemal’in iknasıyla dava konusu taşınmaza kendi birikimleriyle iki katlı bina yaptığını, daha sonra yakınlarının mali desteği ile iki kat daha ilave ettiğini, taşınmazın davalının da eşi olan oğlu Kemal’e ait olduğunu düşündüğünden iyiniyetli olduğunu, bina değerinin zemin değerinden fazla olduğunu ileri sürerek, taşınmazın paylı olarak adına tescilini veya bina bedelinin faiziyle alınmasını istemiş, 02.10.2013 günlü dilekçeyle de bedelin 96.773,60 TL olduğunu belirtmiştir.
Davalı, taşınmazın dava dışı eşi Kemal ve kendisinin birikimleriyle edinerek iki katlı ev yaptıklarını, davacının hibesi ile de son iki katın betonunun alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil isteminin reddine; tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil; ikinci kademede tazminat istemlerine ilişkindir.
Türk Medeni Kanununun 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi Türk Medeni Kanununun 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Malzeme sahibinin Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi öncelikle malzeme sahibinin iyiniyetli olması gerekir. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder. İyiniyetin var olduğunun kabul edilmesi halinde, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olması ile yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödeme koşullarının gerçekleşmesi aranacaktır. Ayrıca, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Somut uyuşmazlıkta, çekişme konusu taşınmazın tapu kaydında, 10.749 m2 yüzölçümündeki kargir ev ve bostan niteliğindeki 3 parsel sayılı taşınmazda davalının 1986 yılında satış yoluyla edindiği 240/10749 payının bulunduğu, diğer payların ise dava dışı 27 kişi adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Hukukçu ve inşaat bilirkişi kurulunun 11.03.2013 günlü raporu ile taşınmazda davalının payına denk gelen kısımda zemin+üç katlı bina bulunup, binanın son iki katının 96.773,20 TL değerinde olduğu belirlenmiştir. Emlak vergi beyannamelerinden de binanın 15.04.1998 tarihinde yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Davacının gösterdiği tanıklar 20.03.2012 günlü duruşmada, son iki katı davacının yaptırdığını; 29.05.2012 günlü duruşmada davalı tanığı olarak dinlenen davalı eşi ise, davacının ikinci katın betonunun atılmasına katkı sağladığını söylemişlerdir.
Davacının bina yaptırdığını iddia ettiği 3 sayılı parsel binanın yapılmasından önce çapa bağlanmış olduğundan, davacının taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesi veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmadığı kabul edilmez. Daha açığı davacının iyiniyetli olduğunun kabulüne olanak yoktur. Dolayısıyla da, davacı TMK’nın 723/3 maddesi gereğince yapıların imalinde kullanılan malzemenin en az değerini talep edebilir. Ancak, bilirkişi kurulunca düzenlenen asgari levazım bedeline ilişkin rapor hükme esas alınacak nitelikte değildir. Bu nedenle, mahkemece konusunda uzman bilirkişilerin katılımı ile mahallinde yeniden keşif yapılarak, dava konusu taşınmazın davacının yaptığı bildirilen üst katlarının TMK’nın 723/1-3 maddelerine uygun biçimde asgari levazım bedelinin teknik bilirkişiye hesap ettirilerek bu bedelin hüküm altına alınması gerekir.
Mahkemece, yapılan bu saptamalar bir yana bırakılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 14.10.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.