YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/601
KARAR NO : 2014/7607
KARAR TARİHİ : 09.06.2014
MAHKEMESİ : İspir Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/03/2013
NUMARASI : 2011/800-2013/164
Davacı tarafından, davalı aleyhine 10.10.2011 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi ve tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi ve tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu taşınmazı için davalı ile beraber ortak kullandıkları havuzdan gelen su borularını davalının tahrip ederek suyun gelmesine engel olduğunu ve bu nedenle ağaçlarının kuruduğunu belirterek davalının suya vaki elatmasının önlenmesi ile maddi tazminat ödemeye mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 14.02.2013 tarihli fen bilirkişisi raporuna göre davalı tarafından yapılan el atmanın Perşembe günü saat 12:00’dan Cuma günü saat 24:00’a kadar önlenmesine ve 1.029,23 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
TMK’nın 756. maddesine göre, kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yer altı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yer altı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yer altı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yer altı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/3).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20. maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yer Altı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda, dosyada bulunan bilirkişi raporlarında, suyun niteliği, debisi, tarafların su ihtiyaçları, dava konusu su ile sulanan arazi miktarı tespit edilmemiş, jeoloji bilirkişisinden rapor alınmamıştır.
Bu durumda suların en az olduğu dönemde mahallinde fen, ziraat bilirkişi ve jeoloji mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle keşif icrası ile, dava konusu suyun debisi ölçülmeli, özel su mu genel su mu olduğu net olarak saptanmalı, dava konusu suyun kadim kullanım şekli keşifte mahalli bilirkişiler dinlenerek tarafların dava konusu suyun kullanılmasına ilişkin kadim veya öncelik haklarının olup olmadığı saptanmalı, tarafların suya ihtiyaç durumu, sudan yararlanan tüm taşınmazlar belirlenerek başka kaynaklar ile ihtiyacın karşılanıp karşılanamayacağı tespit edilmeli, gerekirse taraflar arasında nizayı kesin olarak çözümler nitelikte su düzeneği ve rejimi kurulmasına karar verilmelidir.
Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 09.06.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.