Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/5988 E. 2014/7042 K. 28.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5988
KARAR NO : 2014/7042
KARAR TARİHİ : 28.05.2014

MAHKEMESİ : Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/12/2012
NUMARASI : 2011/976-2012/820

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 14.12.2011 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 06.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın süresinde açılmadığı, fiili taksimin bulunduğu ve yapılan satış işleminin gerçekte hibe olduğu iddiaları ile davanın reddini savunmuştur
Mahkemece, davaya konu taşınmaz paydaşlarının akraba ve aynı köylü olup satış işlemlerinin varlığından haberdar olmamalarının hayatın olağan akışına göre mümkün olmadığı, taşınmazın fiili taksim yapılmak suretiyle kullanıldığı ve yapılan devirlerin tanık beyanlarına göre var olan hakkın teslimi amacıyla gerçekleştirildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılır.
Yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur (TMK m. 733/3).
Önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer (TMK m. 733/4).
Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta TMK’nın 733/3 maddesi gereğince noter aracılığıyla yapılması gereken bildirim yapılmamıştır. Davalıya hisse devri 21.01.2011 tarihinde olup dava 14.12.2011 tarihinde yani 2 yıllık süre geçmeden açılmıştır. Bu haliyle dava süresindedir.
Diğer yandan davalı işlemde muvazaa iddiasını 3. kişi konumundaki davacıya karşı 27.03.1957 tarihli 12/2 sayılı İBK uyarınca ileri sürebilir. Davalının bu konudaki savunmasına ilişkin olarak dinlenen tanıkların beyanları işlemde muvazaa iddiasını doğrulamamaktadır. Bu nedenle mahkemenin işlemde muvazaanın varlığına dair gerekçesi de yerinde değildir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta mevcut tanık anlatımları ve bilirkişi raporuna göre dava konusu payın bulunduğu 84 parsel sayılı taşınmazın fiilen taksim edilerek kullanıldığı kanıtlanmamış, taşınmazın tamamının davacılar tarafından kullanıldığı anlaşılmıştır. Tüm bu deliller ışığında mahkemece davanın kabulü gerekirken yazılı gerekçelerle reddi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 28.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.