YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5262
KARAR NO : 2014/6044
KARAR TARİHİ : 08.05.2014
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/09/2013
NUMARASI : 2011/809-2013/496
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 30.12.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne dair verilen 17.09.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi, birleştirilen dava ise inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, birleştirilen davanın davacıları M.. A.. ve Y.. A.. vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem,
kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı”niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Birleştirilen davanın davacıları, dava konusu 428 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ve üzerinde bulunan binanın kendilerine ait olduğunu Almanya’da çalışarak elde ettikleri para ile binayı yaptırdıklarını, davalıya güvendikleri için taşınmazın davalı adına kayıtlı bulunduğunu, davalının ise bugüne kadar dava konusu taşınmazın tapusunu kendilerine devretmediğini ileri sürmüşlerdir.Ne var ki; davacılar iddialarını yazılı delil veya delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Ancak, 27.03.2012 tarihli delil listelerinde delilleri arasında “yemin” demek suretiyle açıkça yemin deliline de dayanmışlardır. Mahkemece, davacılara, davalı tarafa yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı-davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harçın istek halinde yatırana iadesine 08.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.