YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3096
KARAR NO : 2014/9362
KARAR TARİHİ : 14.07.2014
MAHKEMESİ : İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/07/2012
NUMARASI : 2011/14-2012/352
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 12.01.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu kayıtlarında Hazine ve vicdan hisseleri üzerinden vakıf şerhinin iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.07.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava 360 ada, 46, 47, 49, 51, 53, 58 parseller ile 380 ada 9, 14, 15, 19, 22 nolu parseller ve 1352 ada 6 no’lu parsellerin tapu kayıtlarında Sultan Beyazıt Vakfından icarelidir şerhinin terkini isteğine ilişkindir.
Davalı vekili, kadastro tutanaklarında ve tapu kayıtlarında yer alan Sultan Beyazıt Vakfı’nın dosyadaki vakfiye örneğinde açıklandığı üzere hayrî amaçlar için vakfiyedeki taşınmazları vakfettiğini söz konusu vakfın sahih vakıf olduğunu, ayrıca dava konusu bir kısım parseller hakkında davacı Hazine aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davalarının derdest olduğunu beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen bilirkişi raporuna göre Sultan Beyazıt Vakfı’nın gayri sahih vakıflardan olduğu nedeniyle davanın kabulü ile, dava konusu İstinye Mahallesi 360 ada 46, 47, 49, 51, 53 ve 58 nolu parseller ile 380 ada 9, 14, 15, 19 ve 22 no’lu ve aynı yer 1352 ada 6 parsellerin tapu kaydındaki Hazine ve Vicdan hisseleri adına olan Sultan Beyazıt Vakfı şerhinin iptaline, davacı tarafın taviz bedeli veya mukataa bedeli borçlusu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Hükmü davalı Vakıflar İdaresi vekili temyiz etmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden dava konusu 360 ada 46, 49, 51, 53, 58 ve 380 ada 9, 15, 19 ve 22 parsel sayılı taşınmazların tapuda Vicdan Hilmen adına kayıtlı iken İstanbul 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.07.1984
tarihli 1983/1924 Esas ve 1984/1038 Karar sayılı veraset hükmü ile Hazinenin gaip “Vicdan Hilmen”in mirasının tamamının mirasçısı olduğu ancak dava dışı şahıslar lehine tescil hükümleri nedeniyle davacı Hazine üzerine henüz tapuda tescil işlemi yapılmadığı görülmektedir.
Türk Medeni Kanununun 705. maddesi hükmüne göre kural olarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Ancak, anılan hükmün 2.fıkrası gereğince miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılır. Fakat bu gibi durumlarda malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. Davacı Hazinenin kayıt maliki sıfatı ile ve mülkiyet hakkına dayanarak tapu kaydının beyanlar hanesindeki vakıf şerhinin kaldırılması istemi tasarruf işlemi niteliğinde olduğundan bu hakkını kullanabilmesi mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. Davacı Hazinenin kayıt maliki sıfatı ile ve mülkiyet hakkına dayanarak kaydın beyanlar hanesindeki vakıf şerhinin kaldırılması istemi tasarruf işlemi niteliği olduğundan bu hakkın kullanılabilmesi mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. Tescil işlemi henüz yapılmadığından tapu kayıtlarında “Vicdan” veya “Vicdan Hilmen” payları hakkındaki davanın sıfat yönünden reddi gerekirken işin esasının incelenmesi doğru değildir.
Ayrıca dava konusu 380 ada 14 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti kurulmuş olup, dava dışı E… Yapı Sanayi ve Tic. A.Ş. ve başka şahıslar adına kayıtlıdır. Bu parsel yönünden Hazinenin aktif dava ehliyeti bulunmadığı halde yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Ayrıca dava konusu 360 ada 53 ve 58 parsel sayılı taşınmazlar imar ile 1352 ada 2, 4, 5 ve 6 sayılı parsellere dönüşmüş olup kapatılmış kadastro parseli üzerinden karar verilmesi doğru olmamıştır.
Ayrıca 360 ada 53 ve 58 sayılı parselin imar uygulaması ile oluşan 1352 ada 6 sayılı parsel 5626 m2 arsa cinsi ile tam malik Hazine adına kayıtlı ise de davalı vakıflar idaresi tarafından bu parsel yönünden Hazine aleyhine İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/217 Esas sayılı dosyasında açılan tapu iptali ve tescil davasının neticesinin beklenmesi gerekir. (6100 sayılı HMK’nın 165. maddesi gereğince)
Ayrıca dava konusu 360 ada 47 parsel sayılı 30.684 m2 tarla cinsli taşınmaz tapuda tam malik olarak Hazine adına kayıtlı olup kadastro tutanağı üzerinde Sultan Beyazıt Vakfından icarlı şerhi bulunmaktadır.
Bu nedenle, 27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 Sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmünce; miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar dışındaki icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabidir. Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de, mukataalı vakıf: zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığının çözümü için, kayda işlenen “Sultan Mehmet Han Vakfı”nın mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir. Ancak; vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu ayrı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının keşfen incelenmesi, taşınmazın konumunun düzenlenecek paftada kadim köy ve kasaba ya da şehirlere göre haritasında işaret edilmesi vakfın niteliği hakkında bu belirlemeden sonra görüş bildirilmesi gerekir.
Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.
Hal böyle olunca vakıflara ait tapu kaydı ilk tesisinden getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmeli, V.. M..nden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesi uyarınca üniversitelerin Medeni Hukuk kürsüsünde görevli ve Vakıflar Hukuku konusunda uzman olan öğretim üyelerinden rapor alınmalı, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde vakfın türüne göre taşınmazlarda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığı, vakıf şerhinin kaldırılması gerekip gerekmediği saptanmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, vakıf şerhinin terkini gerektiği kanısına varıldığı takdirde, her bir parsel yönünden ve dava konusu paya hasren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun olarak infaza elverişli hüküm oluşturulması gerekirken mahkemece, bu hususun gözetilmemesi de yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Vakıflar İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.07.2014 tarihinde karar verildi.