YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2293
KARAR NO : 2014/6998
KARAR TARİHİ : 27.05.2014
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/09/2013
NUMARASI : 2010/592-2013/483
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.09.2010 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.09.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 27.05.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. Y.. E.. geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dilekçesi ve tensip zaptının davalıya 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21. maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle öncelikle anılan madde uyarınca geçerli tebligatın ne şekilde olacağının irdelenmesi gerekmektedir.
Tebligat Kanununun 21. maddesine göre kendisine tebligat yapılacak kimse, gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden çekinirse tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine ya da memuruna imza karşılığı teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Yine Kanunun 22. maddesince muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin tebligatı almaya ehil bulunması lazımdır.
Tebliğin yapıldığı 07.10.2010 tarihinde yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin 1. fıkrası uyarınca da tebliğ memurunun muhatabın adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel olan komşu, kapıcı gibi kimselerden veya o yerin muhtar veya ihtiyar kurulu üyelerinden veyahut zabıta amir veya memurlarından soruşturularak, alınan beyanı tebliğ mazbatasına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Bu yön özellikle Tebligat Kanununun 23. ve Tüzüğün 33. maddelerinde de ayrıca vurgulanmıştır.
Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince;
Davalıya çıkarılan dava dilekçesi ve tensip zaptına ilişkin tebligat belgesinde davalının komşusu “E… Y..’a haber verildiğinin” yazıldığı ancak bu kişinin tebligatı almaya ehil olup olmadığının belirtilmediği ayrıca davalının adreste bulunmama sebebi hususunda bir beyanın alınmadığı gibi tebligatı alan E.. Y..’ın imzasının alınmadığı, imzadan çekinmiş ise bu durumun tebligat parçasına yazılarak tebligat memuru tarafından da imzalanmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; davalıya yapılan usulsüz tebligat ile HMK’nın 27. maddesine aykırı şekilde davalının yokluğunda ve savunma hakkı kısıtlanarak yapılan yargılama sonucu davanın esasına ilişkin yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 27.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.