Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/178 E. 2014/1091 K. 22.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/178
KARAR NO : 2014/1091
KARAR TARİHİ : 22.01.2014

MAHKEMESİ : Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/03/2013
NUMARASI : 2011/142-2013/137

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 17.05.2011 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine dair verilen 28.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, davalıların lokanta ve düğün salonu olarak faaliyet gösterdikleri işyerinde komşuluk hukukuna aykırı davranışları nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek 15.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminat talep etmişlerdir.
Davacılar vekili, 19.01.2013 günlü dilekçe ile sadece A.. K.. hakkında davaya devam ettiklerini, maddi tazminat taleplerini de ıslahla 20.063,77 TL’ye çıkardıklarını belirtmiştir.
Davalı vekili, müvekkiline ait işyerinin işletme ruhsatının bulunduğunu, TMK’nın 730. maddesine aykırı davranışlarının olmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda işyerindeki faaliyetler nedeniyle çıkan gürültünün limit değerleri aştığı belirtildiğinden mahkemece davacı taşınmazında meydana gelen değer kaybına yönelik olarak maddi tazminat istemi hüküm altına alınmış, manevi tazminat istemi ise reddedilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan haksız fiil nedeniyle tazminat isteğine ilişkindir.
Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.” hükmünü içermektedir.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır. Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
İcra ve İflas Kanununun 30. maddesi hükmü gereğince de; bir işin yapılmasına dair olan ilamın icra müdürlüğüne verilmesi üzerine borçluya bir icra emri gönderilerek ilamda gösterilen süre içinde ve eğer süre verilmemişse işin mahiyetine göre başlama ve bitirme zamanları tayin edilerek icra müdürlüğü tarafından o işin yapılması emredilir. Borçlu emir gereğini yerine getirmezse lazım gelen masraf icra müdürü tarafından bilirkişiye hesaplattırılarak ayrıca bir hüküm gerekmeksizin bu masraf borçludan tahsil edilir.
Somut olayda; yapılan keşif sonucu düzenlenen 26.06.2012 günlü, itiraz üzerine düzenlenen 16.10.2012 günlü bilirkişi raporlarına göre, davalıların işyerindeki eğlence ve benzeri organizasyonların yıl içerisinde periyodik olarak gerçekleşmesi nedeniyle gürültünün limit değerleri aştığı gerekçesiyle davacının taşınmazında değer kaybına neden olacağı belirtilerek 20.063,77 TL tazminata hükmedildiği görülmüştür.
Davaya konu olayda, öncelikle yukarıda sözü edilen 26.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda ses izlosyonunun gerçekleştirilmesi ya da ses çıkış gücünün azaltılması suretiyle davalının komşuluk hukukuna aykırılık teşkil eden davranışının giderilebileceği belirlenmiştir. Bu durumda davalının komşuluk hukukuna aykırı davranışının giderilmesinin mümkün olduğu ancak, davacının bu yönde bir talebi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan henüz zarar gerçekleşmeden ve somut bir zarar tehlikesi de mevcut değilken gelecekte zarar doğabileceği iddiası ile tazminat talep edilmekte olup davacının henüz gerçekleşmemiş (güncel olmayan) bir zarar nedeniyle bu davayı açmasında hukuki yararı da mevcut değildir.
Mahkemece bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de 17.05.2011 tarihli dava dilekçesi ile davacılar M. M. Ç., M.. E.. ve A.. K.. birlikte dava açmış iseler de davacılar vekili 19.01.2013 günlü ıslah dilekçesinde açıkça davacı A.. K.. açısından davaya devam ettiklerini bildirmiş olduğundan diğer davacılar yargılama sırasında taşınmazdaki hisselerini devrettiklerinden artık davacı sıfatları bulunmayan bu davacılar lehine hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 22.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.