Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/1743 E. 2014/3291 K. 11.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1743
KARAR NO : 2014/3291
KARAR TARİHİ : 11.03.2014

MAHKEMESİ : Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/12/2012
NUMARASI : 2007/462-2012/579

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 04.09.2007 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 11.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_K A R A R_

Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıya ait petrol boru hattında meydana gelen patlama nedeniyle müvekkiline ait 80 dönüm pamuk ekili arazinin zarar gördüğünü, Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğü tarafından zararın 20.940,00 TL olarak hesaplandığını, davalının müvekkiline 7.485,00 TL ödeme yaptığını ancak bu ödeme ile müvekkilinin tüm zararının karşılanmadığını ileri sürerek bakiye zararının ve ileride meydana gelecek ürün kaybından doğacak zararın tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, meydana gelen patlama nedeniyle tespit edilen toplam zararın 7.518,00 TL olarak tespit edildiğini ve davacıya ödendiğini, davacının imzalamış olduğu ibraname ile hasar bedelinin tamamen karşılandığından ileride başkaca bir hak talebinde bulunmayacağını kabul ve taahhüt ettiğini, patlamadan sonra oluşan kirliliğin çeşitli yöntemler ve kimyasal toz dökülmek suretiyle temizlendiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının adına imzalanan ibranamede bakiye alacak ile ilgili ihtirazi kaydın bulunmaması ve davacının dava dilekçesinde ya da duruşmada müzayaka iddiasında bulunmaması, imzalanan ibranamede belirtilen parayı almış olması nedeniyle kendi adına vekaleten yapılan işlemi onayladığı ve ibranameye göre davacının davalıdan herhangi bir alacağı kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İhtirazi kayıt hukuksal niteliği itibari ile, varması gerekli bir irade beyanı olarak alacaklı tarafından bizzat ya da temsilcisi aracılığı ile borçluya veya temsilcisine yöneltilmek suretiyle ifanın bitmediğinin hatırlatılmasıdır. İhtirazi kayıt ileri sürmek ifayla doğrudan ilgili bir hakkın kullanılması demektir. Bu nedenle alacak bakımından ifayı kabul eden kimsenin ifayı kabul yetkisine sahip olması gerekir. Böyle bir yetkiye sahip olmayan kimsenin ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin işlem yapmış olması ile alacaklı açısından her hangi bir hakkın ortadan kalktığının kabulü hukuken mümkün değildir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 113. maddesi gereğince; “Asıl borç tediye ile veya sair bir suretle sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair fer’i haklar dahi sakıt olur. Evvelce işleyen faizleri talep hakkının mahfuz bulunduğu beyan edilmiş veya hal icabından neşet eylemiş olmadıkça bu faizler talep olunamaz.” Aynı Kanunun 88. maddesi ise “Faizden veya icar bedeli gibi muayyen zamanlarda ödenmesi lazım gelen sair borçlardan ihtirazi bir kayıt dermeyan etmeksizin bir taksit için makbuz veren alacaklı, ondan evvelki taksitleri de tahsil etmiş sayılır” hükmünü içermektedir. Anılan yasal düzenlemelerle önceden işleyen faizlere ilişkin talep hakkının saklı tutulduğunun anlaşılmaması halinde bu faizleri talep hakkının düşeceğini ve borçlarda bir devreye ait ödemede ihtirazi kayıt ileri sürülmemesinin veya makbuz verilmesinin daha önceki devreye ait borçların ödendiğine karine teşkil edeceği hükme bağlanmıştır. Bu durumda asıl alacağın bir kısmının ödenmesi halinde ihtirazi kayıtsızlık nedeniyle ödenmeyen kısım için borçtan kurtulmak mümkün değildir.
Somut olaya gelince; davacı tarlasında meydana gelen zarar ziyan bedeline ilişkin tarihsiz ibranamede yer alan imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmiş ve bu ibranamenin davacı tarafından değil oğlu M.. Ç.. tarafından imzalandığı bilirkişi raporu ile belirlenmiştir. Bu durumda alacaklı tarafından yetkilendirilmeyen oğul M.. Ç..’ın davalı ile yaptığı ibralaşmanın davacıyı bağladığı ve davalıyı borçtan kurtardığı kabul edilemez. Ancak davalı tarafından davacı Y..Ç..’ın vekili sıfatıyla diğer oğlu İ.. Ç..’a 7.481,18 TL ödemede bulunulduğu sabittir. Davacının veya vekilinin ihtirazi kayıt sunmaksızın bu ödemeyi kabul etmiş olması davacının yetkisiz temsilci tarafından yapılan ibra işlemine icazet verdiği ve borcun ifa ile sonlandığı sonucunu doğurmaz. Çünkü yukarıda açıklandığı üzere alacaklının ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin ödemeyi kabul etmiş olması borçluyu ancak faiz ya da muayyen zamanlarda ödenmesi lazım gelen borçlarda önceki devreye ait borçlardan kurtarır. Davalının yapmış olduğu ödeme ise borcun kısmen ödenmesi niteliğinde olup asıl alacağın ödenmeyen kısmı ihtirazi kayıtsızlık nedeniyle son bulmuş olmaz.
Bu durumda mahkemece keşfen bilirkişi marifetiyle gerçek zararın tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, 11.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.