Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/14895 E. 2015/11010 K. 30.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14895
KARAR NO : 2015/11010
KARAR TARİHİ : 30.11.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 06.05.2013 gününde verilen dilekçe ile asıl davada elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme, karşı davada ise temliken tescil mümkün olmadığı takdirde irtifak hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair verilen 28.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Asıl dava, toplulaştırma uygulaması sonucu davalı parsel içinde kalan yapıya elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme, karşı dava ise temliken tescil istemine ilişkindir.
Davacı-karşı davalı, davalıya ait yapının kendi parseline tecavüz ettiğini belirterek elatmanın önlenmesini ve eski hale getirilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı, dava konusu yapının yapıldığı sırada tamamen kendi arazisi üzerinde bulunduğunu, daha sonra yapılan kadastro çalışmaları sonucunda bir kısmının davacıya ait taşınmazlar içerisinde kaldığını savunmuş, taşkın yapıya ait arazi parçasının kendi adına temliken tescilini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davada elatmanın önlenmesi ve eski hale iade talebinin reddine, karşı davada ise temliken tescil isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2 maddelerine göre arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3l94 sayılı İmar Kanununun l8/9 maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içerisinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şuyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Getirilen bu özel hüküm ile mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkânı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır.
298l sayılı Kanunun 3290 sayılı Kanun ile değişik l0/c maddesi ile de aynı doğrultuda hüküm getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamamış ve imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.
Somut olaya gelince; yukarıda belirtilen yasa hükümleri doğrultusunda değerlendirme yapıldığı takdirde, dava konusu ahır vasıflı bina 15 ve 16 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin toplulaştırma uygulaması sonucu tecavüzlü hale geldiğinden, temliken tescil isteyen kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bu durum nedeniyle kusurlu sayılamaz. Ancak bu durumda karşı davacının temliken tescil talebinin kabulüne karar verilmesi, toplulaştırma uygulaması sonucu oluşan parsellerin imar durumunun bozulmasına neden olacaktır.
Bu nedenle mahkemece, temliken tescil talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde değildir.
Elatmanın önlenmesi ve kal talebi ile ilgili ise söz konusu taşkın yapının bedeli eski parsellerin maliklerine ödenmedikçe bu yapıların, eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunacağı gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 30.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.