Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/14232 E. 2015/10798 K. 26.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14232
KARAR NO : 2015/10798
KARAR TARİHİ : 26.11.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 12.12.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil olmazsa tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tazminat isteminin kabulüne dair verilen 07.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _

Dava, Türk Medeni Kanununun 729. maddesi gereğince temliken tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, davacıların, davalı ile birlikte paydaş oldukları taşınmazın ortaklığının giderilmesi için dava açtıklarını, ortaklığın taksim yoluyla giderildiğini, 1099 sayılı parselin davalı adına tescil edildiğini, bir bölümünde davacının dikip yetiştirdiği portakal ağaçlarının kaldığını ağaçların değerinin arsa değerinden fazla olduğunu ileri sürerek, bu bölümün adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliken tescil isteminin objektif unsur gerçekleşmediğinden reddine, tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.
Türk Medeni Kanununun 718/2 maddesine göre, arazi üzerindeki mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Türk Medeni Kanununun 729. maddesi bu kuralın istisnalarından birisini düzenlemiş, zemin ile üzerindeki bitkiler arasındaki bağlantıyı kesmiş ve aşağıdaki koşulların oluşması halinde ise bitki sahibine üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerine menkul niteliği taşımayan (meyva ağaçları, asma yani bağ fidanları gibi) bitkiler dikilmiş olmalıdır.
TMK’nın 729. maddesinde başkasının arazisine fidan diken kimseye tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, fidan diken ve onun külli halefleri tarafından, fidan dikilirken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nın 729. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, başkasının arazisine fidan diken kimsenin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 729. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin fidanları diken kimseye verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, fidan diken kimsenin elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Fidan diken kimsenin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki 5.7.1944 tarihli ve 12/26 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan kimsenin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. (Sübjektif koşul)
b) İkinci koşul, başkasının arazisine fidan dikmek suretiyle yetiştirilen ağaçların taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise fidan diken kimsenin taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, ağaçların yetiştirildiği arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davacıların ağaçları ifrazen davalı adına tapu kaydı oluştuktan sonra dikmiş oldukları, arzın değerinin ağaçların değerinden fazla olduğu, temliken tescilin objektif ve sübjektif koşulunun gerçekleşmediği anlaşıldığından davacıların tüm, davalının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Hükme esas alınan 04.12.2013 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu 1099 sayılı parselin 1949 m2’lik bölümüne davacılar tarafından 25-30 yaşlarında 50 adet portakal ağacı dikilip yetiştirildiği, ağaçların rayiç değerinin 9.184,50 TL olduğu bildirilmiştir. Davacıların, davalının çaplı taşınmazına elattıkları, davalı tarafça açılan ve lehine kesinleşen elatmanın önlenmesi davası sonucunda verilen karar, ayrıca mahkemece yapılan araştırma inceleme sonucunda iyiniyetli olmadıkları kabul edildiğinden, ağaçların rayiç değerine değil, odun değerine (asgari levazım bedeline) hükmedilmelidir.
Mahkemece, bilirkişi kurulundan ek rapor alınmak suretiyle, ağaçların odun değeri tespit edilerek hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıran davalı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.