Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/13918 E. 2015/10214 K. 12.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13918
KARAR NO : 2015/10214
KARAR TARİHİ : 12.11.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13.02.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 19 parsel sayılı taşınmazda 3. kat 8 numaralı bağımsız bölümde paylı malik olduğunu, önceki paydaşı olan babası ………’ın 1/2 payını 26.10.2011 tarihinde satış yoluyla davalıya devrettiğini, kendisine herhangi bir bildirim yapılmadığını, önalım hakkı nedeniyle davalıya devredilen hissenin tapu kaydının iptaline ve kendi adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, eşi ………’dan dava konusu taşınmazdaki 1/2 hissesini, herhangi bir bedel ödemeden devraldığını, 1/2 hissenin değerinin 40.000,00 TL olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, önalım nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Yasal Önalım Hakkı-Önalım Hakkı Sahibi” başlıklı 732. maddesinde “Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler” hükmü düzenlenmiştir.
Anılan düzenlemede, önalım hakkının açık bir tarifi yapılmamakla birlikte temel prensibin mülkiyet serbestisi ve tasarruf yetkisi olduğu gözetilerek paydaşın temlik hakkı sınırlandırılırken bu sınırlandırma sınırlı tutularak sadece satım akitleri için önalım hakkı öngörülmüştür.
Gerçek bir satışın konusu olmayan, satım niteliğinde olmayan pay temliklerinde yasal önalım hakkı doğmayacaktır. Önalım hakkının payın satışındaki şartlar dahilinde kullanılması gerektiğinden, payı paradan başka bir karşılıkla iktisap edenlerden, aynı şartlar yerine getirilmek suretiyle temellük etmeye imkan bulunmamaktadır.

Payı satın alan tarafından, temlik işleminin satış olarak gösterilmekle birlikte gerçekte hibe olduğu savunmasında bulunulması halinde, diğer bir anlatımla hibe ile temlikin amaçlandığının iddia edildiği hallerde, payı temlik alan davalı muvazaalı resmi işlemin tarafı olduğundan ve hiç kimse kendi muvazaasına dayanamayacağından muvazaa iddiasının dinlenmeyeceği açıktır.
Bunun yanında, paydaş payını karı ve kocaya, çocuklarına yahut akrabaya temlik ederse görünüşte satış sözleşmesi yapılsa bile miras hukuku ile ilgili amaçların yada bağışlama gibi düşüncelerin hakim olduğu durumlarda önalım hakkının kullanılmayacağı 27.03.1957 günlü ve 1956/12 Esas, 1957/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararında belirtilmiştir.
Anılan kararın açıklayıcı olan gerekçe kısmında; “Miras hukukuna müteallik kaidelere tevkifan veya sair mülahazalarla kendi evladına veya akrabasına satış yapması halinde de şufa cereyan edip etmeyeceği noktasının…mülahaza olunmak icap eder. Bu gibi akrabaya satışta ortada satış akdinin bir unsuru olan bedel zikredilmiş olsa bile bunu mücerret bir satış olarak kabul etmeye imkan yoktur. Çünkü burada mümellikin maksadı malının bedelini almak değil, belki akrabalık münasebeti dolayısıyla onu tesahüp etmek ve yerine geçmektir” açıklamasına yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere kararın hem bağlayıcı olan sonuç kısmında ve hem de açıklayıcı olan gerekçe kısmında özel bir hukuki statüyü ifade eden “mirasçı” teriminin tek başına kullanılmasından özenle kaçınılmış ve daha geniş olan “akraba” kavramına da yer verilmiştir. Bu halde, kararın sadece satış tarihi itibariyle doğrudan mirasçı olan kişileri kapsamına aldığının kabulü mümkün değildir.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında 20.03.1957 tarih 1956/12 E. 1957/2 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, sözleşmede taraf olan kişinin işlemde muvazaa savunmasında bulunamayacağı ve bunu her türlü delille ispat edemeyeceği kuralının istisnası olduğu görülmektedir. Anılan kararın uygulanabilmesi için öncelikle satışın, satış tarihi itibariyle doğrudan mirasçılar arasında yapılması gerekmeyip, temlikin taraflarının akraba olması yeterlidir. Temlikin akrabalar arasında satış şeklinde yapılmış olması halinde ise bu kez İçtihadı Birleştirme Kararının aradığı “hibe veya miras hukukuyla ilgili amacı” nın bulunup bulunmadığı hususunun, diğer bir ifade ile akrabalar arasında yapılan her temlikte somut uyuşmazlığın niteliğine göre temlikin hibe veya miras hukukuyla ilgili amaçlarla yapılmış olup olmadığının yöntemince ispatı aranmalı ve ispatı halinde temlikle önalım hakkının kullanılmasının mümkün olamayacağı gözetilmelidir.
Somut olayda, mesken niteliğindeki dava konusu 8 numaralı bağımsız bölümün 1/2 payı davacı ve 1/2 payı davalı adına kayıtlıdır. Davalı, dava konusu payı 26.10.2011 tarihinde önceki paydaş ve dava tarihinde eşi olan
………’ın satışından edinmiştir. Davalı, edinme nedeninin gerçek bir satış olmadığını, payı devreden ……… ile karı koca olduklarını, tapudaki devrin evlilikten bir ay önce gerçekleştirildiğini, tanık beyanlarında da ifade edildiği üzere işlemin evlenme vaadi ile bedelsiz olarak gerçekleştirildiğini, evlenme arefesinde olan tarafların birbirinden pay satın almalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, işlemin satış değil hibe olması nedeniyle önalım hakkının doğmadığını savunmuştur.
Nüfus kayıtlarında Davalı … ile payını satan paydaş ………’ın 25.11.2011 tarihinde evlendikleri, ………’ın aynı zamanda davalının babası olduğu görülmektedir. Satış işlemi ise 26.10.2011 tarihinde evlilik öncesinde gerçekleşmiştir. 27.03.1957 günlü ve 1956/12 Esas, 1957/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı’nda belirtildiği üzere taşınmaz paydaşının payını, akrabaya görünüşte satış işlemi ile mülkiyeti nakletse bile miras hukuku ile ilgili amaçların ya da bağışlama gibi düşüncelerin hakim olduğu durumlarda önalım hakkı kullanılmayacaktır.
Mahkemece, davalının dava konusu payı satan ………’ın, payın satıldığı tarihte içtihadı birleştirme kararı kapsamında bir akrabalık bağı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/638 Esas, 2011/225 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi payı satın alan kişinin satanın mirasçısı olması gerekmeyip yakın akraba olması halinde de 27.03.1957 günlü, 2/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre işlem yapılması gerekir. Davalı ile pay satan ………’ın dava konusu payın satışından yaklaşık 1 ay sonra 25.11.2011 tarihinde evlendikleri, kaldı ki anılan İçtihadı Birleştirme Kararında hısımlıktan değil, daha geniş bir kavram olan akrabalıktan bahsedildiği gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıran tarafa iadesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.