Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/13159 E. 2015/11355 K. 10.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13159
KARAR NO : 2015/11355
KARAR TARİHİ : 10.12.2015

MAHKEMESİ : Batman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2014
NUMARASI : 2014/28-2014/358
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.01.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı vekili, … parsel sayılı mera niteliğindeki taşınmazları kadimden beri köy halkının kullandığını, davalı köylülerinin yararlanma hakları bulunmadığını ileri sürerek mera kayıtlarının iptaliyle davacı köy adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, her ne kadar dava tapu iptali ve tescil olarak açılmış ise de meraların mülkiyetinin devlete ait olduğunu, davanın yanlış açıldığını, davacı ve müdahil davacıların tespitin iptali için 19.10.1954 tarihinde Beşiri Kadastro Mahkemesine dava açtıklarını, 1969/1 Esas, 2005/4 sayılı Karar ile davanın reddine karar verildiğini, davacılar tarafından temyiz edildiğini temyiz taleplerinin reddedildiğini, kararın 26.04.2010 tarihinde kesinleştiğini, kesin hüküm nedeniyle açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı köy tüzel kişiliği vekili temyiz etmiştir.
HMK’nın 31. maddesi gereğince bir davada olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirme hakime ait bir görevdir. Her ne kadar davacı tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuş ise de Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüşü itibariyle dava kadim yararlanma hakkına dayanılarak meranın davacı köy tüzel kişiliği adına sınırlandırılması istemine ilişkindir. Mahkemece davacının meranın tescili isteminde bulunamayacağından söz edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. ”Çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince” davacının tescil isteminin sınırlandırma olarak kabulü gerekir. Bu açıklamadan sonra işin esası incelendiğinde;
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “…tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş,
idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi veya aidiyetinin tespiti davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte, tarafların dayandıkları belge ve kararlar bilirkişi eşliğinde mahalline uygulanmalı, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak mera olduğu sabit olan taşınmazın aidiyeti hususunda bir karar verilmelidir.
Somut olaya gelince; mahkemece, Dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda inceleme yapılarak davacı köy tüzel kişiliğinin meranın köy adına sınırlandırılması talebinin yerinde olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebiğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.