Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/12811 E. 2015/7428 K. 02.07.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12811
KARAR NO : 2015/7428
KARAR TARİHİ : 02.07.2015

MAHKEMESİ : Elazığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/06/2014
NUMARASI : 2013/235-2014/443

Davacı birleştirilen dosya davalısı vekili tarafından, davalılar-davacılar aleyhine 21.06.2007 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi, birleştirilen davada suya ve taşınmaza elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 12.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı- davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Asıl dava suya elatmanın önlenmesi, birleştirilen dava ise suya ve taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Birleştirilen davanın davacısı-davalı vekili, müvekkilinin istifadesinde olan suyun jeoloji mühendisi bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi daha derin olan davalıya ait yarmaya kaymış olduğundan, müvekkiline ait yarmanın derinleştirilerek suyun kendi parseline akıtılmasına da engel olunduğundan, içme suyu ve kullanma suyu ihtiyacının karşılandığı bu suyun eski yerinden akıtılmak suretiyle suya elatmanın önlenmesi istenmiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-davalı H.. K.. vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi “… hükme esas alınan bilirkişi raporlarında tarafların taşınmazları kullanım biçimleri, yararlandıkları başka suların olup olmadığı ve suda geri dönüşüm olup olmadığı araştırılmamıştır.
Bu durumda, mahkemece; suların en az olduğu dönemde mahallinde yeniden keşif yapılarak, 12.06.2007 tarihli bilirkişi tespit raporunda açıklandığı gibi “Davacının daha fazla derinlikte yarma yapması halinde suyun kendisine ait yarmadan tekrar akacağına” ilişkin beyanı da dikkate alınarak bilirkişilerce (jeoloji mühendisi, ziraat mühendisi) davacının kaynağında kuruyan suyun tekrar eski haline gelmesinin (geri dönüşümün) mümkün olup olmadığı araştırılmalı, geri dönüşüm olmadığı anlaşıldığı takdirde davacının yararlandığı başka suların olup olmadığı ve davacının taşınmazında (m² olarak büyüklüğü değil) yetişen ürün çeşidine göre ihtiyacının belirlenmesi yönünde alınacak bilirkişi raporu sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması” doğru görülmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak 23.10.2013 tarihinde yapılan keşif sonucu düzenlenen fen bilirkişisinin 24.10.2013 tarihli raporu, jeoloji mühendisinin 06.11.2013 tarihli raporu ve ziraat mühendisi bilirkişinin 28.02.2014 tarihli ek raporu ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının yararlandığı başka suların da bulunduğu anlaşıldığından asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulü ile 2 no’lu arkın kapatılması suretiyle suya müdahalenin önlenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-davalı vekili temyiz etmiştir.
TMK’nın 718. maddesi gereğince; Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen TMK’nın 756. maddesi gereğince de; “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Gerek TMK’nın 718. maddesi gerekse 756/2 maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s. 618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun
yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
Somut olaya gelince;
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacı-davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Her ne kadar Mahkemece, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyulduktan sonra mahallinde keşif yapılıp alınan bilirkişi raporları doğrultusunda hüküm kurulmuş ise de; davacının başka bir kaynaktan yararlandığı belirlenmekle birlikte bu kaynaktan mevcut yararlanmanın 97 parsel sayılı taşınmazın sulama suyu ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı dolayısıyla davacının sulama suyu ihtiyacı bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır.
Bu durumda Mahkemece, mahallinde yeniden bilirkişiler kurulu aracılığıyla keşif yapılması, davacının dava dışı kaynaktan yararlandığı da gözetilerek bu suyun davacının sulama suyu ihtiyacını karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi, karşıladığının tespiti halinde davanın reddine, karşılamadığının tespiti halinde ise davalı taşınmazın içerisinde yer alan genel su niteliğindeki kaynak suyunun 0,29 lt/sn debisinin de davalının sulama suyu ihtiyacından fazla olduğu dikkate alınarak davacının bu kaynaktan sulama suyu ihtiyacını karşılayacak şekilde su rejimi oluşturmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı-davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.07.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.