YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12439
KARAR NO : 2015/5037
KARAR TARİHİ : 05.05.2015
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.08.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.07.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … vekili ve davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı …, dava konusu taşınmazın geldisi olan … ada … parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davalı belediye adına tespit edildiği ancak bu taşınmazın 1953 yılında tahsis edilen mera tahsis kararının sınırlarında kaldığını, 324 ada 63 parsel sayılı taşınmazın ifraz edilerek değişik parsellere gittiğini ve imar uygulaması ile de dava konusu taşınmazların arsa vasfı ile 4342 sayılı Mera Kanunun 3. maddesindeki şartların oluşmamasına rağmen davalı Belediye adına tescil edildiğini, bu tescilin yolsuz tescil niteliğinde olduğunu, tapu iptali ve … adına tescilini talep etmiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın 2003 yılında … tahsis edildiğini ve akabinde kooperatif tarafından 07.10.2010 yılında satın alındıktan sonra ferdileşmeye gidilerek taşınmazın adına 18.10.2010 tarihinde tescil edildiğini, tapuya güven ilkesi gereğince davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların yoğun yerleşim alanında kalmadığı, üzerinde yapı ve ağaç bulunmadığı ve 4342 sayılı Mera Kanunun geçici 3. maddesindeki koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların mera olarak sınırlandırılarak özel sicile kaydına karar verilmiştir
Hükmü, davacı … vekili ve davalı temyiz etmiştir.
27.05.2004 tarihli ve 5178 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 4342 sayılı Mera Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmış ve eklenen geçici 3. madde ile;
“Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir.
(Ek fıkra: 3/6/2007-5685/1 md.) Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan, … adına tescil edilmesi gerekirken belediyeler adına tescil edilen ve belediyelerce konut veya işyeri yapılmak üzere bedelsiz olarak veya bedeli karşılığında gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine tahsis edilen, daha sonra Hazine tarafından ilgili belediye aleyhine açılan davalar sonucu mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilerek mera, yaylak ve kışlak özel siciline yazılan, fakat daha sonra bu Kanun hükümlerine göre mera, yaylak ve kışlak vasfı değiştirilerek … adına tescil edilen taşınmazlardan; herhangi bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, Hazinece herhangi bir tasarrufa konu edilmeyen ve halen tapuda Hazine adına kayıtlı olan taşınmazlar, tahsis tarihindeki arsa değerine devir tarihine kadar geçen süre için yasal faiz eklenerek belirlenecek bedelin ilgililerce … ödenmesi kaydıyla adlarına tahsis yapılanlara devredilir” hükmü getirilmiştir.
Yukarıya aynen alınan madde hükmünden anlaşılacağı üzere; 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinin uygulanacağı taşınmazlar, öncesi mera iken yasanın öngördüğü koşulların gerçekleşmesi sebebiyle aslında Hazine
adına tescili gereken veya … adına tescili gerekirken gerçek veya tüzel kişiler adına tescil edilecek taşınmazlardır. Başka bir anlatımla 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesi hükmü, belediye adına tescil edilerek belediyenin özel mülkü haline gelen taşınmazlara uygulanamaz.
Bir yörede 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesine göre işlem yapılabilmesi için;
a)Mera, 4342 sayılı Kanunun geçici 3. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 03.05.2005 tarihi itibariyle belediye ve mücavir alan sınırları içersinde bulunmalıdır. Zira bu tarih itibariyle köy sınırları içerisinde bulunan veya bu tarihten sonra belediye ve mücavir alan sınırları içerisine alınan meralarda bu madde hükümlerinin uygulanma olanağı yoktur.
b)Mera, 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planı içersinde kalmalıdır. Bu tarihten sonra imar planı içerisine alınan veya imar planı bulunmayan yerlerdeki meralarda bu madde hükmü uygulanmaz. Yasa hükmünde geçen “imar planından” maksat ise, her türlü ölçekteki plan yani nazım, uygulama veya mevzi imar planlarıdır.
c)Meranın yerleşim yeri olarak işgal edilmesi yani bu şekilde kullanılması durumunun da 01.01.2003 tarihinden önce mevcut olması gerekir. Bu tarihten sonra işgal edilerek yerleşim yeri olarak kullanılan meralarda bu madde hükmü uygulanamaz. Bu maddenin uygulanmasında “yerleşim yeri” kavramı konut, konaklama, turizm, sanayi, askeri v.b. amaçlar için kullanılmak üzere planlanarak yapılaşmış veya eskiden beri bu amaçlarla kullanılan şehir, kasaba ve beldelerin üzerinde yapılaşma bulunan yerleşim alanlarını ifade etmektedir.
d)Diğer bir koşul da meranın mera niteliği ile kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunmamasıdır.
Yukarıda belirtilen şartların varlığı duraksamasız saptanmadan belediye ve diğer kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş meraların mülkiyeti bu kurum ve kuruluşlara bırakılamaz. Bu gibi yerler yasa uyarınca Hazine adına tescili gereken yerler olacağından, mahkemece 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi koşullarının varlığı veya yokluğu üzerinde yeterince durulmalıdır.
Somut olayda, dava konusu taşınmazın… ada … parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluşan 324 ada 146 parsel sayılı taşınmazın imar görmesiyle oluşan imar parseli olduğu anlaşılmaktadır. Ek bilirkişi raporunda … … no’lu … paftasının fenni sıhhate haiz olmadığından uygulanabilir nitelikte olmadığı ancak dava konusu taşınmazların geldiği … ada … parsel sayılı taşınmazın şekil itibariyle mera kapsamında kaldığı belirtilmiştir. Ancak mahkemece itibar edilen bilirkişi raporu denetime elverişli olmadığı gibi tereddütleri ortadan kaldırıcı nitelikte de değildir.
Davacının dayandığı 02.02.1953 tarihli …, … ve … için verilen mera norm kararında mera hudutları belirtilmiştir. Her ne kadar mera paftası fenni sıhhate haiz değilse de zeminde bulunan bu sınırlardan mera hudutlarının belirlenmesi mümkün olabilecektir. Bu yüzden mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak gerekirse keşifte yöreyi iyi bilen mahalli bilirkişilerden de faydalanılarak konusunda uzman olan üç kişiden oluşan harita mühendisi ve ayrıca ziraatçi bilirkişi ve şehir plancısı aracılığıyla uygulama yapılmalı, mera norm kararındaki sınırlar bilirkişilere sorularak arazi üzerinde tespit ettirilmeli, mera norm kararında belirtilen sınırların dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığı duraksamasız belirlenmeli, saptanan sınırlar ve dava konusu taşınmazların konumu teknik bilirkişinin çizeceği krokide işaret ettirilerek denetime elverişli bir rapor aldırılıp sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Yapılan araştırma sonunda dava konusu taşınmazın mera norm kararı sınırlarında kaldığının tespit edilmesi halinde 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesi ve imar planı uygulama haritaları kapsamına göre mera olan taşınmazın 01.01.2003 tarihinden önce yerleşim yeri olarak işgal edilen yerlerden olup olmadığı resmi deliller toplanarak bu tarihlere yakın tarihlerde çekilen hava fotoğraflarından da yararlanılarak saptanmalı, öte yandan meranın artık mera olarak kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunup bulunmadığı parsel bazında değil, imar planları ve ada bazında ziraatçi bilirkişiye incelettirilmeli, HMK’nın 290. maddesi hükmü gereğince keşfi izlemeye olanak sağlayacak ve bilirkişi raporlarını denetlemeye yardımcı olacak sayıda fotoğraf çektirilerek dosyaya konulmalı, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece belirtilen bu hususlar gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin vekalet ücreti ve yargı harcına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.05.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.