Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/1116 E. 2014/4535 K. 07.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1116
KARAR NO : 2014/4535
KARAR TARİHİ : 07.04.2014

MAHKEMESİ : Denizli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/07/2013
NUMARASI : 2012/322-2013/316

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11.03.2010 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 19.07.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, dava konusu taşınmazda fiili taksim bulunduğu ve ayrıca davacının tereke adına dava açamayacağını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Tereke Temsilcisi, davacı dışındaki mirasçıların önalım hakkını kullanmayı reddettiklerini, önalım hakkını kullanma talepleri bulunmadığını, beyan etmiştir.
Mahkemece, tereke temsilcisinin tereke adına önalım hakkını kullanma taleplerinin olmadığının bildirilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Davaya muvafakat, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa Türk Medeni Kanununun 640. maddesi hükmü uyarınca murisin
terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilir. Temsilci davacı dışında biri olursa davacının sıfatı sona ereceğinden davayı temsilci takip eder. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir.
Somut olaya gelince; davacı önalım hakkını kullanmak istediği 819 sayılı parselde pay sahibi olmayıp, murisi A..Y..’un mirasçısı olması nedeniyle önalım hakkına dayalı olarak bu davayı açmıştır. Paydaş A..Y… terekesine Honaz Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/1 Esas, 2012/2 Karar sayılı kararı ile temsilci atanmak suretiyle davaya devam edilmiştir. Tereke temsilcisi 02.05.2013 tarihli dilekçesinde ve 21.06.2013 tarihli duruşmadaki beyanında, davacı haricindeki mirasçıların önalım hakkını kullanma talepleri olmadığını, davacı A. Y..’un talebi hakkındaki karar yönünden takdirin mahkemeye ait olduğunu bildirmiştir. Tereke temsilcisi tereke adına önalım hakkını kullanmayacağına ilişkin bir beyanda bulunmamış, dava konusu taşınmazın paydaşlarından A..Y..’un davacı dışındaki mirasçılarının önalım hakkını kullanmak istemediklerini bildirmiştir. Bu durumda mirasçılardan A.. Y.. önalım hakkını kullanmak istediğinden diğer mirasçıların payın davacı adına tesciline muvafakat ettikleri anlaşılmaktadır.
Mahkemece davalının fiili taksim savunması da araştırılarak işin esasının incelenmesi koşulları gerçekleştiği takdirde davacı lehine hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 07.04.2014 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

K A R Ş I O Y
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.