Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/11115 E. 2014/11406 K. 20.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11115
KARAR NO : 2014/11406
KARAR TARİHİ : 20.10.2014

MAHKEMESİ : Muratlı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/02/2014
NUMARASI : 2012/140-2014/59

Davacı vekili tarafından, davalı taraf aleyhine 04.02.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 20.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, davalının tapu tahsis belgesindeki hakkını haricen satın aldığını, daha sonra tapu tahsis belgesinin tapuya bağlandığını öne sürerek davalı adına kayıtlı dava konusu 101 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki payın iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Davalı, tapu tahsis belgesinden kaynaklanan hakkını temlik etmediğini harici satış senedindeki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapulu bir taşınmazın satışının ancak biçim koşuluna uyularak yapılabileceğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Dairemizin 16.04.2012 tarihli 2012/2591 Esas, 2012/5579 Karar sayılı ilamı ile “2981 sayılı İmar Affı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesinde ‘başvurusu yapılmış ancak tapu tahsisi henüz yapılmamış gecekondunun hak sahibi niteliklerini taşıyan bir başka kişiye satması halinde satış belgesi ibraz edilmek kaydı ile tapu tahsis belgesi satın alan kişi adına düzenleneceği’ hükmüne yer verildiği, buna göre tapu tahsis belgesi olan bir taşınmaz tapuda başka kişi adına kayıtlı bulunsa da tahsis belgesi sahibi tarafından temlik yoluyla üçüncü bir kişiye tapu tahsis belgesinin devrinin olanaklı ve harici yazılı biçimde yapılan temlikin geçerli olduğu ancak tapu tahsis belgesinin devrinin taşınmazın tapuya tescilinin yapıldığı 02.02.2009 tarihinden önce 07.08.2000 tarihinde yapıldığı bildirildiğinden davalının harici satış senedindeki imzanın kendisine ait olmadığına ilişkin savunmasının yöntemine uygun şekilde araştırılması, ortada geçerli bir satış ve devir varsa tahsis sahibinden devralan davacının 2981 sayılı Kanundan yararlanıp yararlanamayacağı hususunun araştırılması, daha sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi” gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davacının dayandığı harici satış sözleşmesindeki söz konusu imzanın davalıya ait olup olmadığı hususu tespit edilemediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden, dava konusu 101 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki davalının 400/2650 payının tapu tahsis belgesine dayalı olarak 02.02.2009 tarihinde tescil edildiği görülmektedir. Davacı, bu payın kendisine tescilden önce 07.08.2000 tarihinde haricen satıldığını iddia ederek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Bozmadan sonraki Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 17.12.2013 tarihli 8882 no’lu raporunda, harici senetteki ilgili imzanın teşhisi götürecek karakteristik materyal, önemli yazı ve tanı unsuru içermeyen, karalama tarzında basit tersimli olması nedeniyle davalının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği bildirilmiştir. 07.08.2000 tarihli harici senet mümzi tanıkları R.. H.. ve mahalle muhtarı S.. K.. ise ifadelerinde, davalının taşınmazdaki evini davacıya satarak bedelini aldığını, taşınmazı da davacıya teslim ettiğini, davacının eve zilyet olduğunu, senetteki imzaların kendilerine ait olduğunu belirtmişlerdir.
Harici satış senedindeki imzanın davalıya ait olup olmadığının belirlenmemiş olması, imzanın davalı tarafından atılmadığı, harici senedin davalının iradesi ile tanzim edilmediği anlamına gelmez. Senette imzası bulunan tanıklar senedin içeriğini doğruladığına göre davacının satış ve temlik işlemini kanıtladığının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece davacının önceki bozma ilamımızda işaret edildiği üzere 2981 sayılı Kanundan yararlanıp yararlanamayacağı hususunun araştırılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 20.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.