Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/10632 E. 2014/14439 K. 16.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10632
KARAR NO : 2014/14439
KARAR TARİHİ : 16.12.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/01/2014
NUMARASI : 2013/117-2014/23

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.02.2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 21.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 16.12.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Av. S.. C.. geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü beyanı dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerinin paydaşı olduğu ..ada .. parselde, davalının önceki paydaş Ü.. K..nın 53/240 payını 31.05.2012 tarihinde 59.000 TL bedelle satın aldığını belirterek davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacılar adına tescilini istemiştir.
Davalı, taşınmazda fiili taksim bulunduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan keşif sonucu düzenlenen 25.12.2013 tarihli fen bilirkişi raporuna göre taşınmaz üzerinde iki binanın mevcut olması nedeniyle paydaşların fiili taksim sonucu kendi dairelerini kullandıkları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazda, paydaşlardan birisinin payını üçüncü kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyetin oluşması ile doğar ve satışla kullanılabilir hale gelir. Yasadan doğan bu hak bazı istisnai hallerde kullanılamaz. Örneğin, taksim, bağışlama ve eylemli kullanma durumunun gerçekleşmesi halinde cereyan etmez.
Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Bir başka deyişle, fiili taksim için tüm paydaşların eylemli paylaşmaya katılması zorunlu değildir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olaya gelince; bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmaz üzerinde iki adet bina bulunduğu anlaşılmakta ise de tapu kaydındaki muhdesat bilgilerinden taşınmazın üzerindeki evlerden birinin F.. B..’a, diğerinin R.. A..’a ait olduğu görülmekte olup her iki binadaki dairelerin paydaşlardan kim ya da kimlere ait olduğu veya kimlerin kullanımında bulunduğu, başka bir deyişle davacılar ile davalının pay satın aldığı Ü..K.. arasında eylemli paylaşma bulunup bulunmadığı belirlenmemiştir. Bu nedenle mahkemece fiili taksimin mevcut olup olmadığına ilişkin olarak yapılan araştırma yeterli değildir.
Yukarda açıklandığı üzere taşınmazın taksim edilerek kullanıldığı savunması davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bu durumda mahkemece davalının fiili taksim savunmasına ilişkin delilleri, varsa davacı tarafın bu konudaki karşılık delillerinin sorulup toplanması, mahallinde yeniden keşif yapılarak ve toplanan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 1.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.12.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.