Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2014/10005 E. 2014/11701 K. 24.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10005
KARAR NO : 2014/11701
KARAR TARİHİ : 24.10.2014

MAHKEMESİ : Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2013/420-2013/655

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.03.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı vekili, taraflar arasında Gaziantep 3. Noterliğinin 10.04.1996 tarihli ve 03369 yevmiye numaralı işlemi ile satış vaadi sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye göre davalının 816 parsel sayılı taşınmazdaki hak ve hisselerinin tamamını davacıya satmayı vaadettiğini, sözleşme bedelinin peşin olarak verildiğini, ancak davalının ferağ vermeye yanaşmadığını belirterek, dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı olan payın iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı süresinin dolduğunu, kesin hüküm bulunduğunu, sözleşmenin bizzat davalı tarafından değil, davacının babası olan vekili dava dışı C..Ç..tarafından yapıldığını, vekaletnamedeki yetkilerin intikal işlemlerinin tamamlanması şartına bağlandığını, vekaletnamenin taşınmazların satılması ya da satış vaadinde bulunulması amacıyla değil sadece intikal yapılması için verildiğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak oğlu olan davacı ile satış vaadi sözleşmesi yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 15.04.2013 tarihli, 2013/3960 Esas, 2013/5818 Karar sayılı kararıyla bozulması üzerine bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Vekalet sözleşmesi vekil ile vekil edenin karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu da bu güven unsurundan doğar. 818 sayılı Borçlar Kanununun 390/2. maddesinde de belirtildiği üzere vekil müvekkiline karşı vekaleti iyi bir surette ifa ile mükelleftir. Vekil, vekalet edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandıracak davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekaletin nasıl yerine getirileceği yönünden sözleşmede açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Malik tarafından, bir taşınmaz satışında vekilin dilediği bedelle, dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması ona dürüstlük kurallarını, sadakat ve özen borcunu göz ardı ederek başkasına satış yapma hakkı bahşetmez. Kendi çıkarını gözeten, vekil edenin yararı ile bağdaşmayan bir davranış içerisinde bulunan vekil 818 sayılı Borçlar Kanununun 390/1. maddesine göre sorumludur.
Vekil ile sözleşme yapan kişinin durumuna gelince; bu kişi iyi niyetli ise, daha açık bir ifade ile vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar.
Somut olayda, davalı vekil eden H.. A.., davacının babası olan vekil C.. Ç..’e 02.12.1993 tarihli vekaletname ile, murisinden intikal işlemlerini yaptırdıktan sonra satışa, satış vaadi sözleşmesi yapmaya yetki vermiş, satış vaadi sözleşmesi 10.04.1996 tarihinde akdedilmiş, intikal işlemleri ise 11.03.2011 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Mahkemece davalının vekaletin kötüye kullanıldığı savunması üzerinde durulmamış, bu konuda inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Davacının, davalının vekili ve satış vaadi sözleşmesini davalı adına akdeden vekil C.. Ç..’in oğlu olduğu da gözetilmek suretiyle yukarıda değinilen ilkelere göre inceleme ve araştırma yapılması; vekilin bir zararlandırma kastının bulunup bulunmadığı, vekil edenin zarar görüp görmediği, vekil ile sözleşme yapan davacının vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilen veya bilmesi gereken durumda olup olmadığının değerlendirilmesi ve bunun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 24.10.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.