Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/7706 E. 2013/9210 K. 17.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7706
KARAR NO : 2013/9210
KARAR TARİHİ : 17.06.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı-birleştirilen davada davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 22.08.2008 ve 27.04.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi, üzerine bozmaya uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davada …’ne yönelik davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 29.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç ilişkisi ve kötüniyet iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, asıl dava ve birleştirilen davada; babası …’ın tapuda adına kayıtlı 164 ada 120 numaralı parseli kendisine ve kardeşlerine paylaştırdığını, kardeşler arasında yapılan taksime uygun olarak kullanıldığını, kendisi ve …’ın, kardeşleri Fatma’nın hissesini de satın alarak üzerine inşaat yaptıklarını, paylı tescilin mümkün olmaması sebebiyle 23.02.2004 tarihinde kardeşler arasında yapılan anlaşma gereğince aynı gün kardeşi … adına tescil edildiğini, taraflar arasında çıkan anlaşmazlık sebebiyle …’ın taşınmazı muvazaalı olarak davalı …’ye devrettiğini, …’nin de taşınmazı muvazaalı olarak birleşen dosyada davalı …’a devrettiğini, … ve …’ın kötüniyetli olduklarını belirterek tapu kaydının iptali ile taşınmazın 3/10 payının adına tescilini istemiştir.
Davalı, … ve … muvazaa ve kötüniyet iddasının yerinde olmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, Dairemizin 27.04.2010 günlü ve 2010/1903 E.- 2010/4716 K. sayılı ilamı ile, inanç ilişkisi ve kötüniyet iddiasına dayalı olarak davacının tapu iptali ve tescil talebine konu ettiği 164 ada 120 parsel sayılı taşınmazın davacının babası …’a ait iken,
…’un taşınmazı çocuklarına vermiş olduğu, ancak tapuda tarafların imzasını taşıyan 23.02.2004 tarihli inanç sözleşmesi gereğince 23.02.2004 tarihinde dava dışı … adına tescil edilip, … tarafından da 26.02.2007 tarihinde davalı …’ye satış suretiyle intikal ettirildiği, 23.02.2004 tarihli belgeye göre davacı ile dava dışı önceki malik … arasında inanç ilişkisinin bulunduğu, taşınmazın Tepeköy beldesinde bulunması ve paylı tescilin mümkün olmaması sebebiyle, sözleşme doğrultusunda … adına tescil edildiğinin sabit olduğu, taşınmazın son tapu maliki …’nin ise davacı, dava dışı önceki malik … ile aynı kasabada yaşayan ve birbirileri ile ilişkisi bulunan kişiler oldukları, taşınmazın fiili kullanım durumu, yargıya intikal eden olaylar, taşınmazın davalıya devrinin yapıldığı tarih dikkate alındığında davalının Türk Medeni Kanununun 1024. maddeleri kapsamında iyiniyetli olduğunun kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu nedenle davalının TMK’nın 1023. maddesinde öngörülen sicile güven ilkesinden yararlanamayacağı gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulmuş, asıl dosyada … yönünden davanın pasif dava ehliyeti yokluğundan reddine, birleştirilen dosyada … hakkındaki davanın kabulü ile 164 ada 120 parselde 3/10 payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve birleştirilen dosyada davalı … vekili temyiz etmiştir.
Somut olayda; her ne kadar mahkemece Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda karar verilmiş ise de yargılama sırasında 22.12.2009 tarihinde dava konusu 164 ada 120 parsel sayılı taşınmaz el değiştirerek birleştirilen dosyada davalı …’ın mülkiyetine geçmiştir.
Bir dava açıldıktan sonra da sahip olunan tasarruf yetkisi gereği dava konusu olan hak veya malın üçüncü kişilere devri mümkündür. Bu durumda bir dava şartı olan davayı takip yetkisi ortadan kalkmış olduğundan, davanın açıldığı haliyle devam etmesi düşünülemez.
Mahkemece, dava konusunun üçüncü kişiye temliki re’sen dikkate alınacaktır. Ancak hakim, dava şartının ortadan kalkması nedeniyle davayı reddetmeyip, davayı veya savunmayı değiştirme yasağının bir istisnası olan 6100 sayılı HMK’nın 125. maddesi uyarınca seçimlik hakkını kullanmak üzere diğer tarafa süre verecektir.
Anılan maddeye göre,
Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
Somut olayda; dava konusu taşınmaz, yargılama sırasında 22.12.2009 tarihinde birleştirilen dosyada davalı edilen …’a devredilmiştir.
Bu durumda yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacı …’a dava açarak 6100 sayılı HMK’nın 125. maddesi gereğince seçimlik hakkını kullanmış, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam etmiştir. Bu takdirde davanın kabulü halinde yalnızca dava konusunu devralan kişi aleyhine hüküm verilir, dava konusunu devreden aleyhine hüküm verilemez, zira dava konusunu devredenin davada davalı sıfatı kalmamıştır. Ancak 6100 sayılı HMK’nın 125/a maddesindeki düzenleme uyarınca dava konusunu devredenin ve devralanın yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu tutulması gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin dava konusunu devreden … hakkındaki davanın pasif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilerek lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca; İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Davacının davada dayandığı yazılı delil olan 23.02.2004 tarihli inanç sözleşmesine göre payı 1/5 oranında olmasına karşılık mahkemece usulünce kanıtlanmadığı halde kardeşler arasında pay devri iddiasına itibar edilerek talep doğrultusunda 3/10 oranında payın iptali ve davacı adına tesciline karar verilmesi de doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 17.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.