Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/5023 E. 2013/9298 K. 18.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5023
KARAR NO : 2013/9298
KARAR TARİHİ : 18.06.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05.02.2010 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, birleştirilen davada ise davacı … tarafından davalı … aleyhine 26.05.2011 günlü dilekçe ile temliken tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine dair verilen 08.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı-davacı … vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 18.06.2013 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı-davacı vekili Av. … ile karşı taraftan davacı-davalı Av. … geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl davada; 1409 parsel maliki davacı …, 3291 parsel maliki davalı …’ın taşınmazında başladığı inşaat faaliyetinin parseline taştığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi isteminde bulunmuştur.
Mahkemece davacının taşınmazına tecavüzün bulunmadığı, söz konusu parsellerin bulunduğu adada meydana gelen kaymanın ise idari işlemle giderilebileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı … tarafından temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 15.12.2010 tarihli bozma ilamı ile özetle, “…Bilirkişiler, keşif sonrası düzenledikleri rapor ve ek raporları ile krokilerinde, taşınmazların yer aldığı adanın tamamında kaymalar olduğunu, davalı parselinin de davacı parseline toplam 3 m2 kaydığını ancak bu miktarın tecviz kapsamında kaldığını bildirmişlerdir. Ne var ki, tecviz kapsamında kalsa da, mevcut kaymanın mülkiyet hakkını sınırlayabileceğinin ve davacının TMK’nun 683 vd. maddelerinden kaynaklanan haklarını bertaraf edeceğinin hukuken benimsenmesine olanak yoktur. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir….” gerekçesiyle karar bozulmuştur. Yine aynı Dairenin 23.03.2011 tarihli ilamı ile karar düzeltme talebinin de reddine karar verilmiştir.
Bozma sonrası 3291 parselin maliki davalı … birleştirilen davada temliken tescil isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı-davacı … vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre davalı-davacı … vekilinin birleştirilen temliken tescil davası yönünden tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalı-davacı … vekilinin asıl dava yönünden temyiz itirazlarına gelince;
6100 sayılı HMK’nın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297/2. maddesi gereğince; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” Bu hükümde kanunun amacı, hükmün infazını kolaylaştırmak, tarafların yeni bazı çekişmeler içine düşmelerini engellemektir.
Somut olayda mahkemece, asıl davanın kabulü ile davacı …’a ait 1409 sayılı parsele davalı tarafından yapılan elatmanın önlenmesine karar verilmiş ise de infaza elverişli kroki düzenlenmediğinden hükmün eki sayılan bir rapora da atıf yapılmamıştır. Mahkemece kadastro ölçü krokisine göre 1409 sayılı parsele ne miktarda elatıldığı krokiye işletilerek, taşınmaza elatılan bölümünde krokide işaret ettirilerek ve bundan sonra bu kroki kararın eki sayılmak suretiyle bir hüküm kurulması gerekir.
Dolayısıyla mahkemece HMK’nın 297/2 maddesi hükmüne aykırı ve infazda tereddüte neden olacak biçimde hüküm kurulması usul hükümlerine aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davalıya ait 3291 sayılı parseldeki inşaatın tamamlanmış olmasına rağmen inşaatın durdurulması yönünde hüküm tesisi de yerinde değildir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı-davacı … vekilinin birleştirilen dava yönünden tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca asıl dava yönünden temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 990 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacı-davalı …’tan alınarak, davalı-davacı …’a verilmesine, 18.06.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.