YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4325
KARAR NO : 2013/6085
KARAR TARİHİ : 18.04.2013
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 12.04.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın davalı … yönünden kabulüne diğer davalı yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 29.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı …’ın dava sırasında vefatı ve davacının mirasçılarına karşı davayı devam ettirmek istememesi nedeniyle bu davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalı … hakkında ise davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı … vekili temyiz etmiştir.
TMK’nın 683. maddesi, “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davacının zararına neden olan eylemin davalı … tarafından gerçekleştirildiği hususu ispatlanamamıştır. Kaldı ki, gerek davacı gerekse dinlenen tanıklar davacının zararının davalı müteveffa …’ın diktiği ağaçları aşırı sulamasından kaynaklandığını belirtmişlerdir. Davacı ise dava sırasında ölen bu şahsın mirasçılarına karşı davasını devam ettirmemiştir. Bu sebeple davacının zararı ile davalı belediyenin eylemi arasında illiyet bağının varlığı ispatlanamadığından davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.04.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.