Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/3953 E. 2013/5971 K. 17.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3953
KARAR NO : 2013/5971
KARAR TARİHİ : 17.04.2013

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 17.05.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 01.02.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_K A R A R_

Dava, sulh sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı, sulh sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece resmi biçim koşuluna uyulmadığından söz edilerek davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairemizce ”…davada dayanılan 16.04.2007 tarihli sulh sözleşmesi haricen tanzim edilmiş, ancak sulh sözleşmesinin varlığını taraflar mahkeme huzurunda tekrar ederek ikrar etmiştir. Nitekim, mahkemece de sulh anlaşmasının varlığı tespit edilerek hüküm kurulmuştur. 16.04.2007 tarihli sulh sözleşmesi, açıklanan nedenlerle hüküm ve sonuç meydana getirir. Kaldı ki, İcra ve İflas Kanununun 38. maddesi uyarınca, mahkeme huzurunda ikrar edilen sulh sözleşmeleri ilam hükmündedir. Bütün bunlardan dolayı, sulh sözleşmesinin biçim koşuluna uyulmayarak yapıldığından bahisle davanın reddi doğru olmamıştır. Ancak, 16.02.2010 tarihli belediye başkanlığı yazısında, kamuya ayrılan alanların terkininden sonra taşınmazın ifrazının mümkün olduğu bildirilmiştir. Bu haliyle sulh sözleşmesinin ifa olanağı yoksa da, davacı kendisine ait 955 sayılı parselle tevhit suretiyle ifrazın yapılabileceğini ileri sürdüğünden, mahkemece yetkili merciden bu şekilde bir ifrazın mümkün olup olmadığı sorulmalı, istem bunun sonucuna uygun olarak karara bağlanmalıdır….”gerekçeleri ile bozulmuştur.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, mahkemece ifrazın imar yolu ve park alanına gelen kısımların terkininden sonra mümkün olabileceği, davalının taşınmazından terkine olur vermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm Dairemizce “… Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma ilamında belirtildiği şekilde sulh anlaşmasına konu taşınmaz parçasının davacı taşınmazıyla tevhidin halini gösterir bilirkişiye hazırlattırılmış kroki ile birlikte ifraz olanağının bulunup bulunmadığı araştırılmamış kroki eklenmeden sadece taraf taşınmazlarında ifrazın olanaklı olup olmadığı sorulmuştur” Gekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bu bozma kararına uyulmuş, uzman bilirkişiden ek rapor alınmış ifraz ve tevhidin mümkün olup olmadığı konusu Belediye Başkanlığına sorulmuş, Belediye Başkanlığının 28.08.2012 ve 28.11.2012 tarihli cevabi yazılarında bilirkişinin ek raporunda gösterildiği üzere imar planı doğrultusunda kamusal alanın belediyeye bedelsiz terkinden sonra, tevhit suretiyle ifrazın uygun olacağı bildirilmiştir. Bu cevap üzerine mahkemece yine davalının taşınmazından terkine olur vermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece bozma ilamlarına uyulmasına rağmen bozma gereği yerine getirilmemiştir. Belediye Başkanlığının yazılarından dava konusu yerin ifraz ve tevhidinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Belediye bu işlemi yapmak için kamu alanlarının bedelsiz terkini şart koşmaktadır. Belediye tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca yapılacak olan imar uygulaması sırasında kamuya ait bölümlerin terkini her zaman mümkündür. Davada dayanılan 16.4.2007 tarihli sulh sözleşmesi haricen tanzim edilmiş, ancak sulh sözleşmesinin varlığını taraflar mahkeme huzurunda ikrar etmişlerdir. Mahkemecede sulh sözleşmesinin varlığı tespit edilerek hüküm kurulmuş olduğundan bu sözleşme uyarınca sadece 400,97 m2 yer ile ilgili ifraz ve tevhit krokisi hazırlattırılarak Belediye’ye gönderilmeli ve Belediye Encümenince alınacak karar ile kamu alanına ayrılacak kısımlar da dikkate alınarak ifraz ve tevhit mümkün olup olmadığı saptanarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Ayrıca sulh sözleşmesine konu olan alan 400,97 m2 olmasına rağmen dosya içinde bulunan bilirkişi raporlarında yüzölçümünün farklı olması karşısında raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesinin düşünülmemesi de
doğru görülmemiştir. Önceki bozma ilamı gereği yerine getirilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 17.04.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.