Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/3613 E. 2013/5605 K. 10.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3613
KARAR NO : 2013/5605
KARAR TARİHİ : 10.04.2013

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26.02.2008 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan muarazaanın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, davalı … tarafından yol boyunca dikilen çınar ve karayemiş ağaçlarının davacının taşınmazlarına zarar verdiği iddiasıyla komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davalı, belediye başkanlığı davaya konu ağaçların davacının taşınmazlarına tecavüzlü olmadığını ayrıca zarar da vermediğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, söz konusu ağaçların davacının taşınmazlarına ve bu taşınmazlarda yetiştirdiği ürünlerine zarar verdiği gerekçesiyle diplerinden kesilmeleri veya sökülmeleri suretiyle elatmanın önlenmesine, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Davalının umumi yola diktiği ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere, katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere, buna rağmen davacının zararı önlenemiyorsa ağaçların kökten kesilmesine veya sökülmesine karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Mahkemece, tüm taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya içerisinde bulunan ve son mülkiyet durumunu gösteren tapu kayıtlarına göre sadece 752 ada 5, 745 ada 1, 758 ada 25 ile 748 ada 13, 14, 15, 16, 17, 18 ve 19 sayılı parsellerin davacının mülkiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle açmış olduğu davanın tapuda adına kayıtlı olmayan taşınmazlar yönünden aktif dava ehliyeti bulunmadığından reddi gerekir.
Diğer taraftan; dosya içerisindeki 31.10.2008 tarihli ziraat mühendisi bilirkişi raporunda dava konusu karayemiş ağaçlarının dal veya kök olarak davacı taşınmazlarına zarar verdiğinin tam olarak tespit edilemediği ancak, çınar (kavlan) ağaçlarının zarar verdiği belirtilerek kesilmeleri gerektiği ifade edilmiş; 13.04.2011 havale tarihli ziraat yüksek mühendisi bilirkişi raporunda ise karayemiş (kavlan) ağaçlarının da davacının taşınmazlarına zarar verdiği, her iki tür ağaçların kesilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bu durumda mahkemece yukarıda ada ve parsel numaralı belirtilen ve tapuda davacı adına kayıtlı bulunan parseller yönünden birlikte değerlendirme yapılarak, karayemiş (kavlan) türü ağaçların davacının taşınmazlarına zarar verip vermeyeceği konusundaki ziraat mühendisi bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden rapor alınarak ve fen bilirkişisi raporuna göre 748 ada 13 ve 14 sayılı parseller kenarında ağaç belirtilmediğinden bu husus da açıklığa kavuşturularak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 10.04.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.