Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/3550 E. 2013/8792 K. 11.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3550
KARAR NO : 2013/8792
KARAR TARİHİ : 11.06.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 18.06.2008 ve 19.12.2008 gününde verilen dilekçeler ile tapu iptali ve tescil veya tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; tapu iptali ve tescil isteminin reddine, tazminat isteminin kısmen kabulüne dair verilen 22.02.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 04.06.2013 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Av. … ile karşı taraftan davalı temsilcisi…ile Av. … geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, davalı … ile 09.07.2003 günü … 1. Noterliği’nde düzenledikleri sözleşme ile 1 parsel sayılı taşınmazın devrinin düzenlendiğini, tahsis hakkı davalıya ait olan dava konusu taşınmazın dava dışı … Organize Sanayi Bölgesi adına kayıtlı olduğunu, fiili ve rıza-i taksim krokisinin anılan kurumca kabul edildiğini ileri sürerek, taşınmazın davalı adına tescili için yetki verilmesini, davalı adına tescilinden sonra 6/100 payının davacı …, 8/100 payının davacı …, 12/100 payının davacı … adına tescilini veya tazminatın davalıdan alınmasını, 09.05.2011 günlü ıslah dilekçesiyle de … için 940.419,04 TL, … için 1.410.628,56 TL, … mirasçıları için de toplam 705.313,68 TL tazminatın davalıdan alınmasını istemişlerdir.
Davalı, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/826 Esas sayılı dosyasının kesin hüküm oluşturduğunu, zamanaşımı süresinin geçtiğini, satış vaadi sözleşmesi için bedel ödenmediğini, satış vaadi sözleşmesi geçerli olmadığından tazminat istenemeyeceğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil isteminin kesin hüküm nedeniyle reddine; 560.033,56 TL tazminatın davalıdan 19.12.2008 tarihinden itibaren işleyen faiziyle birlikte alınmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili ile davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemlerine ilişkindir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Taraflar arasında 26.11.2007 tarihinde kesinleşen … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/826 Esas 2006/1095 Karar sayılı davada; görülmekte olan davanın davacıları, davalı ve arkadaşlarına yönelttiği davada 1 parsel sayılı taşınmazın payları oranında adlarına tescilini istemiş, mahkemece istem reddedilmiştir. Anılan davanın tarafları, nedeni ve konusu ile görülmekte olan dava ile aynı olduğundan tapu iptali ve tescil isteminin reddinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Ancak, taraflar arasında … 1. Noterliği’nde düzenlenen 09.07.2003 günlü satış vaadi sözleşmesi mülkiyet aktarımını sağlayamamakla birlikte, sadece bir taahhüt işlemi olarak geçerliliğini koruduğu açıktır. Bu nedenle davacı, akidi olan yükleniciden 818 sayılı BK’nun 96. maddesine dayanarak ademi ifa sebebiyle tazminat isteyebilir. Buradaki borcun nedeni, borçlunun taahhüdünü ihlal etmesidir. Borçlunun taahhüdü, genellikle bir akde dayandığından buna “akdi tazminat”, borçlunun sorumluluğuna da “akdi sorumluluk” denilmektedir. Borçlar Kanunun 96. maddesi gereğince ödenmesi gereken tazminat ise alacaklının müspet zararıdır. Müspet zarardan da, borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise bu vaziyetle mamelekin hali hazır vaziyeti arasındaki fark anlaşılmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, hükme esas alınan 15.06.2011 günlü hukukçu bilirkişi raporunda çekişme konusu taşınmaz için ödenen bedel denkleştirici adalet ilkesi dikkate alınarak hesaplanmıştır. Oysa davalı sözleşme gereğince edimini yerine getirmediğinden 818 sayılı BK’nun 96. maddesi uyarınca davacıların uğradığı müspet zarar ile sorumludur. Bu nedenle, emlak konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınarak davacının isteyebileceği müspet zararı belirlenmeli, bulunacak bu tutarın davadaki talebi aşmamak koşuluyla davalıdan alınmasına karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden yazılı gerekçeyle hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2.) bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 990 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde davacı tarafa iadesine, 11.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.